Seçim ve Cemaatler : ‘Tarikat Oyları’nın Sonuçlara Etkisi
İskenderpaşa Cemaati lideri Coşan, tarikat çevrelerinde bugüne kadar görülmemiş bir açıklıkla, cemaat müntesiblerini seçimlerde MHP’li bozkurtları oylarıyla desteklemeğe davet etti.
Gündem öylesine hızla değişiyor ki yazmayı düşündüğüm bazı konuları ertelemek veya öne almak zorunda kalıyorum. Tasavvuf-siyaset ilişkisini “tarikat yasağı” çerçevesinde ele almayı düşünürken gündeme düşen Avustralya kaynaklı bir haber konuyu bir başka açıdan ve seçim öncesinde ele almamı gerektirdi. “Muhsin Başkan’ı Anarken” başlıklı yazımda Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşadığı siyasî deneyimler sonucunda vardığı hükmün “Siyaset-Tarikat İlişkisi ‘Laik’ Olmalıdır” olduğunu yazmıştım. Yazının 2011 Seçimlerinde Çevrelerinin Tavrı ara başlığını taşıyan son paragrafı ise ‘cemaat ve tarikat çevreleri ile ilintili oylar’ın ne kadar etkin olacağı nerede ise tamamen meçhul olan 12 Haziran 2011 seçimlerinde, cemaat ve tarikat yapılanmalarının ne yönde tavır alarak oy kullanacaklarının merak edildiğini içeriyordu.(1)
Bu konudaki son değerlendirmemi seçim sonrasında bırakmışken Avustralya’dan “İskenderpaşa Cemaati” adına cemaatin önderi Muharrem Nureddin Coşan’dan gelen 1 Haziran 2011 tarihli açıklama ortalığı allak bullak etti. Bu açıklamasında Coşan, tarikat çevrelerinde bugüne kadar görülmemiş bir açıklıkla, cemaat müntesiblerini seçimlerde MHP’li bozkurtları oylarıyla desteklemeğe davet ediyordu.(2) Aslına tarikat jargonuna vâkıf olanlar, bu açıklamanın çağrı, davet, tavsiye bağlamı ötesinde emir vezninden bir açıklama olduğunu bilir.
Türkiye tasavvufunun son asrına damgasını vurmuş bir Nakşbendi geleneğinin vârisi olan İskenderpaşa Cemaati önderinin bu açıklaması gündeme düşer düşmez önce yol açtığı kısa süreli bir şaşkınlık sonrasında tartışılmağa başlandı. Bu konudaki haberler ana akım medyada yer bulamasa da artık başlı başına bir medya ortamı oluşturan internet sitelerinde büyük bir gürültü koptu. İlgili haberler binlerce kez tıklanırken her bir habere yazılan yorumların sayısı da yüzleri buldu.
İskenderpaşa Geleneği : “Tarikat Siyaseti Yönlendirmelidir.”
Ülkemizin manevi dünyasında ismi iyi bilinen bir Nakşî mürşidi olan M. Zahid Kotku’nun (vefatı: 1980) “Milli Görüş” partilerinin oluşum sürecinden itibaren siyaset ve seçim süreçleri ile ilgili olduğu bilinir. M. Zahid Kotku’nun vefatı sonrasında postnişîn olan damadı ve halefi Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan (vefatı: 2001), akademik formasyonunun da katkısı ile bu ilişkiyi daha etkin bir mecrada yeniden tanımlamıştır. Bugün her ikisi de ahirete irtihal etmiş olan Necmeddin Erbakan ile Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan ilişkisi 1990’lı yıllarda neredeyse bir husumete varan ayrılık ile noktalandı. Bu konuda yeterince veriyi ilgili okur hemen hatırlayabileceği gibi konu basın-yayın organlarında da enine boyuna tartışılmıştır. (Bu konunun tartışıldığı yıllarda siyasi algısı doğal olarak olgunlaşmamış olan gençler, internet üzerinde yapacakları kısa bir araştırma ile bu konuda yüzlerce siteye yayılmış verilere ulaşabilir.)
“Muhsin Başkan’ı Anarken” başlıklı yazımda ömrünün son yıllarında Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan’ın Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’si ile yakınlaştığını ve Muhsin Başkan ile -kalite düzeyi her anlamda yüksek- bir işbirliği geliştirdiklerini de kaydetmiştim. Muhsin Yazıcıoğlu, Nakşbendi mürşidi Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan’ı hep rahmet ile anması ve vefa duyguları ile gözleri dolarak, gizlemek ihtiyacını hissetmediği güzel duygularla yâd etmesi hep hatırlanır. BBP ile yakınlaşmanın ötesinde “bir siyasî vasiyeti” olarak lanse edilen Sağduyu Partisi kuruluşu da İskenderpaşa Cemaati’nin siyasete müdahil olma tavrının nihaî sonucudur.(3)
‘Oğul Coşan’ın Açıklaması Ne Anlama Geliyor?
M. Nureddin Coşan’ın şiirsel bir üslub ile kaleme alınan MHP’ye destek verilmesi hakkındaki açıklaması, cemaatin bağlıları arasında bile sürpriz olarak karşılanırken, çağrıda ima edilen bazı hususlar tartışmaların sertleşmesine yol açtı. Açıklamadaki ifadelerle cemaat mensublarının “sırtlarından silkeleyip atması” istenen “maneviyat bahçemize dadanmış domuz sürüleri, sırtlanlar, hain köpekler, kurnaz tilkiler, leş kargaları, kanımızı, canımızı, değerlerimizi, zenginliklerimizi emmeğe yeltenen sülükler, asalaklar” kimlerdi? Bu ağır soru izaha muhtaç halde bekliyor. Coşan’a bu açıklaması ile yönletilen eleştirilerin en önemli kaynağı olan bu ibârelerin çağrışımları, eskilerin veciz tanımı ile “atlıyı atından indirecek kadar ağır”dır.
Coşan’ın AKP’ye “ilk genel seçimlerinde (2002) tek başına iktidar olmasıyla sonuçlanan verdiği şartlı destek” ve “maalesef insanlık için, inananlar için beklenenleri gerçekleştiremeyen Sayın Başbakan” ifadeleri ise izah gerektirmeyen açıklıkta ve bir o kadar manidârdır. Çağrının “Şimdi silkin, şimdi uyan, dengeleri boz. “Bozkurtlara” fırsat ver, yol ver, oy ver.” kısmı ise cemaat mensublarına yönelik net bir emir olmasının ötesinde ülkemizdeki İslâmî hassasiyet sahibi herkesi uyarıcı bir nitelik arz etmektedir.
Coşan’ın Çağrısının Arkaplanı
Seçim için son düzlüğe girilirken gelen M. Nureddin Coşan’ın AKP’ye tavır koyma ve MHP’ye destek verme çağrısının köklerini “1 Mart 2003 Tezkere Oylaması”na kadar götürebilmek mümkündür. Ancak asıl dikkat çekici olan 2007 seçimlerinden 3 gün önce yine cemaat adına yapılan açıklama ile AKP’nin desteklenemeyeceğinin deklare edilmesidir. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce yapılan çağrının bugünkü açıklama kadar yankı bulmayışının nedeni ise o günkü açıklamada AKP’den çekilen desteğin hangi siyasi partiye yöneltilmesi gerektiğine dair bir işaret içermeyişi olmalıdır. (4) 2007’de cemaat oylarına açıkça bir adres gösterilmediği için her müridin kendi gönlünce oyunu kullanmış olduğu düşünülebilir.
Aynı seçimlerde İsmailağa Cemaati içerisinde de mürşidleri Mahmud Ustaosmanoğlu’nun Saadet Partisi’ni desteklemesi, bazı hocalar tarafından görmezden gelinerek oyların AKP’ye yönlendirilmesi basına yansıyan bir tartışmaya konu olmuştu. Çağrının İlginç Yankıları
M. Nureddin Coşan’ın bu ilginç çağrısının somut sonuçlarının ne olacağını, sandıktaki oy dağılımını nasıl etkilediğini “gizli oy-açık tasnif” kuralı gereği hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ancak sanal âleme yansıyan yankılardan izleyebildiğim kadarı ile toplam sayıları ne olursa olsun MHP’ye oy vermeyi hiç düşünmeyen bir kesimin oylarını etkileyeceği açıkça görülmektedir.
Fakat sayısal bir sonuçtan daha önemli olan, bu açıklama ile MHP kitlesinin kazandığı moral motivasyondur. Son bir aydır “kaset operasyonu” ile sarsılan İslâmî eğilimli MHP seçmenleri için bir “maneviyat önderi”nden gelen bu açık çağrı, alnı secdeli MHP seçmeninin rahat bir nefes almasını sağlamış görünüyor. Ülkücü camianın kalemi keskin isimlerinden Şükrü Alnıaçık’ın birçok örneği olan bu ferahlamayı yansıtan şu satırları bunu çok net olarak göstermektedir: “Nakşibendîliğin “Gümüşhanevî” kolu yani İskenderpaşa Cemaati mürşidi Nurettin Coşan, 1 Haziran 2011 tarihli tebligatla kendilerine bağlı olup, sözlerine itibar edenlerin MHP’yi desteklemeleri çağrısını yaptı. Son derecede beliğ bir Türkçeyle yapılan bu çağrı, duyarlı bir üslupla kaleme alınmıştı.” (5)
Coşan’ın açıklaması ile hayâl kırıklığına uğrayan bir kısım iktidar yanlısı medya mensubunun İskenderpaşa Cemaati’nin kemiyet olarak çok gerilediği; Coşan’ın çağrısı yönünde MHP’ye oy vereceklerin sayısının seçimlerdeki seçmen kitlesi içerisindeki payının %0,1 (binde bir) bile olamayacağı şeklindeki küçümseyici iddiaları ise gariptir. Burada sözkonusu olan konu, MHP’ye oy verecek cemaat mensublarının seçmen kitlesi içerisinde ne kadarlık bir oran oluşturduğu değil birer “kanaat önderi” olarak çevrelerindeki insanların ve bilhassa cami cemaati oyları üzerinde oynadıkları yönlendirici roldür.
Ülkücü camianın bunun bilincinde olduğu da yine Şükrü Alnıaçık’ın aynı yazısında yer alan şu satırlarından hemen anlaşılabilir: “İnançlar konusundaki sessizliği tamamen “hürriyete saygı”yla izah edilebilecek, samimi bir iman çizgisinde, Başbuğ’un ifadesiyle “Allah yolunda” yürüyen Ülkücünün, din bezirganlarının suratına inmek üzere havaya kalkan kolu, sayın M. Nurettin Coşan’ın yaptığı MHP’ye destek çağrısıyla bir kat daha kuvvetlenmiştir. Bu çağrıyla MHP’nin sadece bir cemaatlik oy kazandığını düşünenler, fena halde yanılırlar. Çünkü bütün eski Ülkücülerin, BBP’nin, akkurtların, bekkurtların… savunduğu tez, MHP’nin dini hassasiyetlerinin Başbuğ’dan sonra azaldığı iddiasıydı. Güçlü bir dergâhın MHP’ye ittiba etmesi, aslında bu iddianın, “dönekliğe biçilmiş iftira nakışlı bir kılıf” olduğunu fiilen kanıtlamıştır.“
Kıvrandıran Bir Hazımsızlık
Üzücü olan bu çağrı sonrasında ezberi bozulan bazı kişilerin M. Nureddin Coşan’ın manevî yetkinliği ve hatta kişisel tercihleri gibi konularda bir yıpratma kampanyası başlatmaları olmuştur. Bu yıpratma kampanyasının bir yansıması olarak bazı websitelerinde yer alan İskenderpaşa Tarikat Silsilesi’nden dedesi M. Zahid Kotku ve babası M. Esad Coşan ile birlikte yer aşan biyografik bilgilerinin ve resimlerinin apar-topar kaldırılmasını siyasi tarafgirlikten başka bir şey ile izah mümkün değildir. Bazı siyasî holiganların konuyu M. Esad Coşan’ın dahi gerçek bir mürşid olarak kabul edilmediği ve bazı önde gelen M. Zahid Kotku müridlerinin kendisine biat etmedikleri gibi 1980’lerde kalmış çekişmelere kadar uzattıkları bile –maalesef- görülmektedir. Bu çürütme tavırlarının tasavvufî edebe nasıl da mugayir olduğunu işaret ederek geçiyorum. (6)
Konuyu büyük bir gençlik kitlesini kontrol eden MHP geleneğinin, S. Ahmed Arvasî, Prof. Dr. Erol Güngör -ve hattâ Necip Fazıl Kısakürek-’ vefat ettikten sonra boşlukta kalan ‘manevî önderlik postu’na M. Nureddin Coşan’ın talip olduğu şeklindeki yorumlar biraz zorlama olur.(7) Daha doğrusu bir yakıştırma ötesine geçmez. İskenderpaşa Geleneği’nin Samsun’daki temsilcisi Mustafa Bağıslayıcı’nın, Kastamonulu Nur camiası büyüğü Mehmed Feyzî (Pamukçu) Efendi’nin Türkeş’in MHP’si ile gönül bağını hatırlayan ülkücü sayısının çok-çok azaldığı günümüz MHP’sinin bir tarikat önderi ile böylesine bir ilişki oluşturma niyetinde olabileceğini kurumsal bağlamda hayâl etmek dahi mümkün değildir.(8)
Ancak ülkücü gençler arasında bu çarpıcı açıklaması ile M. Nureddin Coşan’ın önderlik ettiği tasavvufî akım hakkında bir ilginin oluştuğu söylenebilir. Bu ilginin sağlıklı bir mecrada gelişerek MHP ülkücü hareketin manevî derinliğinin artmasında etkili olup olamayacağını bugünden söyleyebilmek mümkün değildir. “Görelim âyine-i devrân ne gösterecek…”
—————————————-
(1) Bice, Hayati; ‘Muhsin Başkan’ı Anarken… , 23 Mart 2011; http://www.haber10.com/makale/23532/
(2) M. Nureddin Coşan’ın “Aklını Kullan” başlıklı açıklamasının tam metni için bkz: http://www.iskenderpasa.com/secim/default.asp
(3) 2006 yılında oluşturulan Sağduyu Partisi hakkında bilgi kaynağı olarak websitesinde yer alan bilgilere bkz. http://www.sagduyu.org/
(4) 2007 seçimlerinin hemen öncesinde yapılan ve AKP’ye verilen desteğin çekildiği içerikli açıklama için bkz: İskenderpaşa AKP’yi desteklemiyor: “Nakşibendi tarikatının önemli kollarından İskenderpaşa cemaatinin lideri Nurettin Coşan, 22 Temmuz seçimlerinde AKP’ye olan desteklerini geri çektiklerini açıkladı. Coşan, açıklamasında hangi partiye destek vereceklerini ise belirtmedi. Coşan, şu açıklamayı yaptı: “22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde AKP’yi desteklemiyoruz. 2002 yılında AKP’ye inanç özgürlüğü ve ilgili hedefleri itibari ile şartlı destek vermiştik. Ancak, bu şartlı desteği geri çekiyoruz. Mevcut AKP hükümetini, bünyesinde yakın hissettiğimiz, dost bildiğimiz, bazı şahsiyetleri barındırmasına rağmen, özellikle vaat ettikleri özgürlükler ile ilgili olarak, son beş yıl içinde somut bir gelişme kaydetmemeleri sebebiyle yapılacak genel seçimlerde desteklemiyoruz…” (Ömer Erbil, Milliyet, 20 Temmuz 2007) ; http://www.milliyet.com.tr/2007/07/20/siyaset/asiy.html
(5) Şükrü Alnıaçık’ın Ferasetin Efendisi ve Kasetlerin Önderi başlıklı yazısının tamamı için bkz: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi33001-Ferasetin_Efendisi_ve_Kasetlerin_Onderi.html
(6) Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan’ın RP lideri Necmeddin Erbakan ile ilişkisinin bozulmasında ve giderek kopmasında mürşidi olan M. Zahid Kotku’nun vefatı sonrasında kendisine biatı reddetmesi olduğu söylenir. Bu dramatik kopuşu yansıtan “Bir Parti ve Biz”,başlığı ile cemaatin ünlü yayın organı İslam Dergisi’nin, Temmuz-1990 sayısında Başyazı olarak yer alan bu yazı için bkz: http://www.iskenderpasa.com/A25FF411-8956-4C62-B528-8824B72EB7DE.aspx
(7) 12 Eylül öncesinde ülkücü zihniyet yapılanmasında ve bilhassa ehli sünnet duyarlılığının yaygınlaşmasında S. Ahmed Arvasi’nin iki cild halinde yayınladığı Türk-İslam Ülküsü kitabı silinmez bir yer tutmuştur. Yeri doldurulamayan ülkücü akademisyen Prof. Dr. Erol Güngör’ün “Türk Kültürü ve Milliyetçilik”, “İslamın Bugünkü Meseleleri” ve “İslam Tasavvufunun Meseleleri” gibi entellektüel düzeyi yüksek eserleri ise üniversiteli ülkücüler arasında etkili olmuştur. 1977 seçimlerinde MHP’yi destekleme kararını açıklayan Necip Fazıl Kısakürek’in Çile, Başbuğ Velilerden-33, Çöle İnen Nur gibi eserleri, ülkücüler arasında tasavvufa sempatinin yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Bugünkü ülkücü gençlerin fikrî yetersizliklerinin giderilmesi için 12 Eylül öncesinin imkânları ile kıyaslanamayacak bir zenginlik ellerinin altında olmasına rağmen genel manzarada gözlemlenen ideolojik fukaralığın izahı zordur.
(8) Alparslan Türkeş’in siyaseten bile olsa maneviyat dünyasının önde gelen isimleri ile saygı ve muhabbet ekseninde bir ilişki oluşturup, hassasiyetle koruduğunun birçok kanıtı vardır. Türkeş daha öğrencilik yıllarından itibaren ilgi duyduğu İskenderpaşa Cemaati ile de bu ilişkiyi sürdürmeğe özen göstermiştir. Türkeş’in vefatına yakın günlerde M. Zahid Kotku’yu birkaç kez ziyaret edip helalleştiği söylenir. Dergâhın önde gelen isimlerinden Samsun yetkilisi Hacı Mustafa Bağışlayıcı ‘tepeden tırnağa beyaz giysileri ile’ Türkeş dönemi MHP kongrelerinin protokol tribününün vazgeçilmez bir konuğu idi. Bu satırların yazarı da bu tablonun onbinlerce canlı tanığından birisidir.