Seçim ve Cemaatler : Sandıklar Ne Söyledi?
12 Haziran 2011 günü yapılan milletvekili genel seçimlerinin sonuçları günlerce tartışıldı. Partilerin aldığı oyların analizi hemen her yönden yapıldı denebilir. Bu hengâmede seçim öncesinin en hararetli tartışmalarından olan cemaatlerin kime oy verdiği konusunun da tartışılması beklenirdi. Ancak bu konuda ciddi bir değerlendirme yapıldığını söylemek zor. Seçim öncesinde yazdığım “Seçim ve Cemaatler : ‘Tarikat Oyları’nın Sonuçlara Etkisi” başlıklı yazım nedeniyle gönderilen mesajlar bu konuyu sonuçlara bakarak yeniden ele almak gereğini ortaya koydu. [1] Ancak bu konuda söylenecek ve yazılacak her şey bir anlamda tahminden öte geçemez. Konunun daha kesin bir netlikle tartışılabilmesi için tarikat mensubu kişilerin seçim tercihlerinin ne yönde olduğu; partilere ve bölgelere göre cemaat oylarının nasıl bir karakter arz ettiği en iyi sandık çıkışı araştırmaları ile ortaya konabilir. Ancak bu konuda yayınlanmış bir veriye sahip değiliz.
Tek Somut Veri Kaynağı: Konsensus Araştırması
Konsensus araştırma şirketinin seçimden 15 gün kadar önce yaptığı bir araştırmada cemaat mensublarının siyasi eğilimini ortaya koymuştur. Seçim sonrasında yayınlanan bu araştırmanın sonuçlarını temel alarak seçim sonuçlarında cemaat oylarının etkisi konusunda realist bir değerlendirme yapabileceğimi düşündüm. Konsensus şirketinin araştırmasının 18-28 Mayıs 2011 tarihleri arasında seçmen nüfusunu temsil etme yeteneğine sahip, 18 yaş üstü 1528’i erkek, 1472’si kadın, toplam 3 bin kişiyle yüz yüze görüşülerek yapıldığı açıklandı. Araştırma Türkiye genelindeki köy ve mahallelerden oluşan 375 yerleşim merkezinde gerçekleştirilmişti. Konsensus, seçim öncesindeki bu anketinde deneklere “Herhangi bir cemaate mensub olup olmadıklarını da sorduğunu açıkladı. Konsensus anketine katılanların yüzde 93.8’i “Hayır, herhangi bir cemaate mensub değilim’’ derken, yüzde 6.2’si “Evet, bir cemaate mensubum’’ diye yanıt vermişti. [2]
“Herhangi bir cemaate mensubiyetini ifşa eden seçmenler”
Konsensus’un araştırmasına göre bir cemaat mensubu olduğunu söyleyen %6.2 oranındaki seçmenin 2011 seçiminde kullanılan oylara göre hesaplanan sayısı 2.714.711 olur. Araştırmada bu seçmen grubunun verdiği cemaat isimlerine göre kullanılan oy içerisindeki ağırlıkları hesap edildiğinde ortaya çıkan tablo şöyle olabilir:
Nakşbendîler 1.129.323 kişi ile %2,58
(Alt grupları ve genel seçmen içerisindeki oranları: (İlk rakamlar seçmen sayısı; ikinci rakamlar genel seçmen içerisinde cemaatin oranıdır.)
Menzil Cemaati 432.2799 *** %0,98
İsmailağa Cemaati 215.684 *** %0,49
Erenköy Cemaati 199.303 *** %0,45
Yahyalı Cemaati 84.636 *** %0,19
Alvarlı Efe Cemaati 84.636 *** %0,19
İskenderpaşa Cemaati 84.636 *** %0,19
Şeyh Nazım Kıbrısî Cemaati 17.291 *** %0,04
Hakikat (Ömer Öngüt) Cemaati 10.859 *** %0,02
Nurcular 1.197.640 kişi ile %2,74
(Alt grupları ve genel seçmen içerisindeki oranları: (İlk rakamlar seçmen sayısı; ikinci rakamlar genel seçmen içerisinde cemaatin oranıdır.)
Gülen Cemaati 1.124.835 *** %2,54
Kırkıncı Cemaati 50.963 *** %0,12
Yeni Asyacılar 10.921 *** %0,02
Hayrat Cemaati 10.921 *** %0,02
Diğerleri
Süleymancılar Cemaati 296.680 *** %0,67
Işıkçılar Cemaati 40.043 *** %0,09
Karagümrük Cerrahi Cemaati 30.942 *** %0,07
Haydar Baş Cemaati 20.083 *** %0,05
Cemaat Oylarının Partilere Dağılımı
Konsensus’un araştırmasının yayınlanan sonuçlarına göre en yüksek oranda cemaat üyeliği sıralamasında zirvede % 9 oranı ile AKP var ve ardında % 4,5 oranında gelen MHP yer alıyor. Bir partiye oy vereceğini açıklayanlar arasında cemaat mensubu olduğunu belirtenlerin oranı ve partinin aldığı oylara göre çıkartabileceği milletvekili sayıları şu şekilde hesab edilebilir:
AKP %9 (21.320.207’de 1.918.818 *** 1 AKP milletvekili=65.199 => 29 Milletvekili)
MHP %4.5 (5.575.010’da 250.875 *** 1 MHP milletvekili=105.188 => 2 Milletvekili)
Bağımsızlar %1.9 (2.700.000’de 51.300 *** 1 Bağımsız milletvekili=77.142 => 0 Milletvekili)
CHP % 1.3 (11.122.420’de 144.591 *** 1 CHP milletvekili= 82.388 => 1 Milletvekili)
Diğer (Barajaltı partiler: SP, DP, BBP vd.) %11.4 ( 1.500.000’de 171.000 *** 0 milletvekili)
Cemaat Oylarının Bölgelere Dağılımı
Konsensus’un araştırmasının iyi değerlendirilmesi gereken bir sonucu da cemaat mensubu olan seçmenlerin bölgelere göre belirgin derecede farklılık arz etmesi olmuştur. Araştırmanın sonuçlarına göre Batı’dan Doğu’ya doğru gidildikçe cemaat üyeliğinde artış gözleniyor. Batı’da cemaat üyeliği yüzde 5.2 iken bu oran Doğu’da 10.2’ye yükseliyor.
Doğu-Güneydoğu Anadolu %10.2
Batı Anadolu %5.2
Orta Anadolu %4
Konsensus araştırmasının bölgelere göre cemaat oranlarını verirken Marmara ve Karadeniz bölgesindeki durumu açıklamamış olması bir eksikliktir. Artık nüfusunun nitelikleri itibarıyla Anadolu’nun tam bir kesitini barındıran İstanbul’daki ve geleneksel olarak tarikatların yaygın olduğu Karadeniz’deki cemaat etkinliklerinin küçümsenemeyecek, göz ardı edilemeyecek kadar önemli olması bu oranların verilmesini gerektirirdi. Bu nedenle cemaat etkisinin bölgelerdeki durumu hakkında bir yorum yapmak istemem.
Verilerin Doğruluk Derecesini Test Etmek
Kamuoyu şirketlerinin seçim öncesinde verdikleri sonuçlar hakkında birçok itiraz olmasına rağmen son yıllarda yapılan seçimler öncesinde –hiç değilse bazı şirketlerin- gerçeğe yakın rakamları buldukları konusunda genel bir mutabakat oluşmuştur.[3] Bunu dikkate alırsak Konsensus’un cemaat mensubu seçmenler konusunda verdiği rakamlara güvenmek gerektiği söylenebilir. Bu konuda bir sağlam yapmak gerekli diye düşünülürse ismi bilinen iki cemaatin kesin desteğini açıkladığı DP’nin aldığı sonuçlar bize bir fikir verebilecektir.
Kendisi de bir parti organizasyonu yapmış olan Kadirî cemaatlerinden birisi ile artık gelenekselleşmiş bir tercihle DP-AP-DYP çizgisini destekleyen ve son seçimde de DP’ye desteğini açıklayan Yeni Asya grubunun seçimde aldığı sonuç bu nedenle yeterince veri sunmaktadır. Bu verileri yorumlarken iki grubun da birer günlük gazete çıkartmaları bu gazetelerin tirajlarını da dikkate alarak yorum yapabilmeyi kolaylaştıracaktır.[4] İsmi yaygın olarak bilinen iki cemaatin desteğindeki DP’nin 12 Haziran 2011 seçiminde sadece 278.775 oy alabilmesi cemaat oylarının niceliği ve niteliği açısından gerçekten ilginç bir tablo sergilemektedir.
Konsensus araştırması verilerini esas alırsak bu oyların 31.004’ü (Yeni Asyacılar 10.921 Haydar Baş Cemaati 20.083) cemaat mensublarına aittir. Bu durumda DP oyları içerisinde cemaat oylarının oranı sadece % 9 kadardır. DP’ye açıktan destek veren ve cemaat mensublarına seslenen iki gazetenin toplam tirajı olan 60 rakamına bakılarak DP seçmenlerinden en az 60.000’inin Yeni Asya ve Yeni Mesaj gazeteleri alıcıları olduğunu söylemek gerekir. Bir gazetenin girdiği hanede en az iki oy kullanan seçmen olduğunu varsayarsak bu rakamı 120 bin olarak hesaplamak gerekecektir ki bu durumda DP’nin aldığı oyların yaklaşık yarısı bu iki gazetenin okurlarıdır.
Hangi Cemaat Kime Oy Verdi?
Cemaatlerin hangi partiyi destekledikleri oy kullanımın gizliliği nedeniyle bir meçhul olarak kalmakla beraber basına yansıyan bazı haberlerin yalanlanmaması doğru olarak kabul edilebileceğini gösteriyor. Bu haberlere göre Gülen Cemaati çok aktif bir şekilde AKP’yi desteklemiş; hatta yurtdışındaki okullarda görevli cemaat mensubları seferber edilerek oy kullanmak üzere Türkiye’ye çağrılmışlardır.[5] AKP listelerinden milletvekili seçilen bazı isimlerin Gülen cemaati organizasyonlarında aktif olarak görev alana isimler olduğu da biliniyor. [6]
Kalabalık Nakşbendî gruplarından Menzil cemaatinin AKP’li bazı bakanlar üzerinden AKP ile yakın ilişkide olduğu kaydedilmiştir. İlginç bir durum olarak cemaatin merkezi olan Adıyaman’ın Kâhta ilçesi Durak köyünde kurulan iki seçim sandığında AKP’nin ezici bir üstünlük göstermesi cemaatin genel tavrının bir yansıması olarak kabul edilmelidir.[7] İsmailağa Cemaati olarak bilinen Nakşbendî cemaatinin mürşidi Mahmud Ustaosmanoğlu’nun da yakın çevresine AKP’nin desteklenmesini işaret ettiği bildirilmiştir. Bugün gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’in de mensubu olduğu Erenköy cemaati herhangi bir partiye açıkça destek verdiğini açıklamasa da; cemaat içerisindeki iletişim ile yayılan mesajlarla AKP’nin desteklendiği bilinmektedir.
12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde sadece İskenderpaşa Cemaati olarak bilinen Nakşbendî cemaatinin lideri M. Nureddin Coşan, müntesiblerini MHP’ye oy vermeğe davet etti. Ancak basına yansıyan tepkiler cemaatin hiç değilse bazı mensublarının bu talimatı göz ardı ederek AKP’ye oy vereceğini gösterdi. Cemaatler arasında tabana yayılması açısından geniş bir etkinliği olan Süleyman Hilmi Tunahan grubunun cemaatin kurucusunun torunu olan Ahmet Denizolgun etkisindeki büyük kesiminin bu seçimlerde MHP’yi desteklediği haberleri ise yalanlanmamıştır. Cemaatin etkin olduğu illerden Antalya’da –cemaat açısından hiç de desteklenmeğe değer bir aday sıralaması olmamasına rağmen- MHP’nin elde ettiği sonuç bu desteği teyid etmektedir.
Klasik tavrını sürdüren Nurcu gruplardan Yeni Asyacılar da DP’yi desteklediklerini duyururken, Said-i Nursî’nin talebeleri olarak bilinen bazı cemaat büyükleri AKP’yi desteklediklerini açıkladılar. Bu durumda Gülen cemaati dışında kalan Nurcuların AKP ve DP arasında dağıldığı tahmin edilebilir. Sonuçta Konsensus araştırmasında seçim öncesi elde edilen verilere paralel olarak cemaat oylarının büyük ölçüde AKP’ye, sonra MHP’ye yöneldiği; SP ve DP’nin de adaylarının durumuna göre cemaat oylarından pay aldıkları anlaşılmıştır.
Oy Kullanımında Cemaatlerin Çarpan Etkisi
Cemaatlerin, -salt kendi müntesibleri açısından- oylarının herhangi bir partinin seçim başarısında tek başına belirleyici olduğunu söyleyebilmek elde edilen veriler ışığında mümkün değildir. Bu noktada cemaatlerin tavrını partiler için kayda değer kılan cemaat mensublarının seçmen olarak sayısının ötesinde “cemaat sempatizanı” denilebilecek daha geniş bir halk kitlesi nezdindeki faaliyetleri olmalıdır. Cemaat sempatizanı olarak cemaatin etki alanı kapsamında olan kitlenin cemaatin özgül ağırlığının ötesinde bir niceliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Son seçimlerde Gülen cemaatinin kontrolünde olan yurtlarda kalan ve dershanelere devam eden öğrenciler üzerinden ailelere ulaşmak isteme çabası da gözlenmiştir. Cemaatin merkezdeki çekirdek kadrosunun katsayısı 1 olarak kabul edilirse çevresindeki halkada bu katsayının 2’ye ve üçüncü halkada 4’e katlandığını söyleyebiliriz. En azından bir partinin siyasi mesajlarının toplum içerisindeki taşıcısı olarak bu 2. ve 3. halkadaki seçmen gruplarının belirleyiciliği söz konusudur. 12 Haziran 2011 seçimlerinde bu cemaat içi iletişim kanallarının AKP lehinde çalıştırıldığı çok açık bir gerçekliktir. AKP’nin seçim başarısında bu cemaat odaklı iç iletişim, en az reklam kampanyası kadar etkin olabilmiştir.
Merkez sağ ve muhafazakâr seçmen nezdinde AKP’nin rakibi olma potansiyelini taşıyan tek parti olan MHP’ye desteğini açıklayan -İskenderpaşa cemaati gibi- cemaatlerin mensubları, liderlerinin talimatına uyarak kendileri MHP’ye oy vermiş olsalar bile etraflarındaki 2. ve 3. halkadaki seçmen kitlelerinin MHP’ye desteğe teşvik edilmesi yönünde gönülsüz davrandıkları müşahede edilmiştir. MHP’nin eğer Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’daki muhafazakâr seçmen desteğini yeniden kazanmak gibi bir niyeti var ise bu gönülsüzlüğün sebebleri ve nasıl izale edileceği konusunda çalışması gerekmektedir.
Cemaat tabanlarına hitap eden ve genellikle uydu üzerinden yayın sürdüren TV kanallarının izleyicisi olan cemaat sempatizanlarının oylarının belirlenmesinde çok fazla etkili olamadığı anlaşılmıştır. Özellikle kendisi de DP Bursa adayı olan Haydar Baş’ın önderlik ettiği grubun MesajTV ve MeltemTV gibi ulusal ölçekte yayın yapan iki TV üzerinden yönlendirdiği propagandanın da etkisiz kaldığını bu cemaatin önderi olan ve DP listesinin Bursa şehrindeki ilk sıra adayı olan Baş’ın aldığı seçim sonucuna bakarak söylemek mümkündür.
Cemaat Oyları Abartılıyor
Bu konu daha geniş ölçekli araştırmalara ihtiyaç gösterse de şu sınırlı veriler dahi cemaat oylarının seçim sonuçlarını belirlemedeki öneminin marjinal kaldığını göstermektedir. Manisa’da “irtica ile mücadele kapsamından hazırlanan bir raporun verilerine göre bu büyük Ege ilinde, cemaat kontrolündeki seçmenlerin oranı % 1,7 oranında kalmaktadır. [8] Bu veriler cemaat mensublarının çevreleri üzerinden işleyen çarpan etkisi hesaba katılsa ve bütün cemaatlerin aynı partiye oy verdiği kabul edilse (bunun Türkiye’nin seçim tecrübeleri tarafından test edildiği üzere birçok nedenle imkânsız olduğu da kabul edilmesi zorunlu olan bir gerçektir) dahi bir partinin tek başına cemaat desteği ile seçim kazanmasının mümkün olamayacağını ortaya koymuştur.
Konunun köklerini araştırdığımızda siyaset-cemaat ilişkisinin abartılması olgusunun sadece kendi güçlerini olduğundan fazla göstermek isteyen cemaat çevrelerinin değil konuya “irtica tehdidi” kapsamında yaklaşan laikçilerine de bulaşan bir hastalık olduğu söylenebilir. Yazımın yanındaki resimdeki karikatür 1999 seçimleri öncesindeki ajitatif bir haberinin yanıbaşında yer alıyordu. Sakallı-sarıklı bir erkek figürünün arkasında ise çarşaflı bir kadının yer aldığı bu karikatürize grafiğe eşlik eden ve kozmik kaynaklardan servis edildiği açık olan bu habere göre, “irtica” 2000’li yıllarda ulaşacağı 6-7 milyon oy potansiyeli ile tek başına iktidar olacaktır. [9]
Seçimleri bir “iman meselesi” olarak takdim ederek seçim kampanyalarını sürdüren MSP-RP-SP geleneğinin kurucu lideri Necmeddin Erbakan’ın vefatı sonrasında girdiği ilk seçimde uğradığı hezimet de “dinî duyguları” istismar ederek oy toplama kolaycılığının artık sonuna gelindiğinin bir işareti olarak okunabilir.[10] Laikçilerin “partiler tarikatların eline geçti” kaygısının da asılsız olduğu bu sonuçlara bakılarak söylenebilir.
Cemaatlerde Gözlenen “Mürîd İtaatsizliği”
Türk seçmeni artık eski seçmen kitlesi değildir. Toplum içerisindeki okur-yazarlığın artması yanında yaygın iletişim kanalları da blok halinde seçmen kitlelerini kontrol eden feodal veya psödo-spritüel yapılanmaların gücünü sandık başında etkisiz hale getirmiştir. [11] Toplumiçi iletişim kanalları hiçbir gücün kontrol edemeyeceği kadar girift bir hale gelmiştir.
12 Haziran 2011 seçimlerinde gözlenen bu dikkat çekici husus ise, cemaat önderlerinin direktifi ile –özellikle AKP dışındaki partilere oy vermeyi tercih eden- cemaat mensublarının oy vermek durumunda kaldıkları partiye oy verirken çok da hevesli olmadıkları ve ailelerinden başlayarak etraflarındaki insanları oy verdikleri partiye yönlendirmekte isteksiz davrandıklarının görülmesidir. Özellikle MHP’ye desteğini deklare eden İskenderpaşa cemaati içerisinde ortaya çıkan ve yer yer aşırı noktalara sürüklenen tartışmada bu isteksizliği ve hatta isyanı izleyebilmek mümkün oldu.
Bir diğer düşünülebilecek konu, cemaat mensublarının artık önder konumundaki insanların yönlendirmesi ile oy verme tavrını terk edip “isyankâr” bir kitleye dönüştükleridir. Bireysel hareket etme güdüsünün seçim sandığı başında vicdanı ile baş başa kalan seçmen üzerinde kendi oyları üzerinden hesaplar yapan ve kombinasyonlara giren cemaat önderlerinin yönlendirmesinden daha etkin olduğu söylenebilir. En azından DP’nin aldığı seçim sonuçları bunu düşünmeyi gerektirmektedir.
Bir ailenin içerisinde dahi seçimde kullanılacak oyların, -genellikle aile reisinin tercihi baz alınarak- tek bir partiye yönlendirilebilmesi çok zorlaşmıştır. Değil ki, bir cemaat önderinin işareti ile müntesibleri aynı partiye oy versinler… Bu seçmen eğiliminin her seçimde daha fazla etkin hale gelerek devam etmesi beklenir.
Laikçilerin Yaygarası Boşuna…
12 Haziran 2011 seçim sonuçları gören hiçbir parti lideri, budan böyle partisinin tamamıyle bir tarikatın, bir cemaatin kontrolü altına girmesine rıza göstermez. Partiiçi iktidarı bir cemaat önderi ile, hatta cemaat içerisinde etkin bir “mürîd” ile paylaşmak parti lideri açısından eşyanın tabiatına aykırı olarak görülecektir. Olsa olsa cemaat için önemli bazı isimleri işaret taşı olarak aday listelerine koyarak seçmen devşirme yolunu tercih ederler. AKP’nin son milletvekili aday listesine bakıldığında bu tercihi görmek mümkündür.
Aday listelerinde cemaat mensubları açısından korunmağa çalışılan veya becerilemeyen dengelerin seçim sonuçları üzerindeki etkisi inkâr edilemez. Sağ-muhafazakâr seçmen desteğini almak zorunda olan MHP gibi partiler de, seçmen kitlesini yeni vadilerde genişletmek istiyorlar ise buna dikkat etmek zorundadırlar. Bu dikkatle son seçimdeki MHP aday listelerine bakıldığında parti tabanı ile uyumlu bir tercih sıralaması yapılamadığını söylemeliyim. Ayrıca ahlâkî olarak yanlışlığını hiç kimsenin tartışamayacağı görüntüleri seçim öncesinde servis edilen MHP listelerinin ilk sıralarındaki isimleri, oy pusulasının tepelerinde gören hangi muhafazakâr seçmen o listenin altına gönül huzuru ile “evet” mührünü basabilirdi ki…
Son olarak şu hususa da işaret ederek bir dahaki seçimlere kadar seçim dosyasını kapatmak isterim. İslâmi gelenek içerisinden çıkıp gelen Numan Kurtulmuş, şanssız bir ortamda girdiği seçimde yeni kurduğu partisinin aldığı sonuca bakarak yeni bir yol haritası belirlemelidir. Bütün cemaatlerin sempati ile baktıkları –ama hiçbir zaman oylarıyla destek vermedikleri- Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadeti sonrası ilk büyük sınavını kaybeden BBP’liler de bu seçim sonuçlarını dikkate alarak radikal kararlar vermek zorundadır.
“Şimdi yeni şeyler söylemek lazım !…”
—————————————————————-
[1] Bice, Hayati; Seçim ve Cemaatler : ‘Tarikat Oyları’nın Sonuçlara Etkisi, 1 Haziran 2011 http://haber10.com/makale/24377
[2] İşte Türkiye’nin cemaat tablosu, 22 Haziran 2011,
http://www.haberturk.com/gundem/haber/641873-turkiyenin-en-buyuk-cemaati-hangisi
[3] Seçim sonucunu hangi anket şirketi bildi? Son seçimlerde SONAR seçim sonuçlarını yüzdelik derecesinde doğru tahmin etti. 12 Haziran 2011 öncesi açıklanan anketlere göre seçim sonuçlarına ilişkin en yakın tahmini yapan SONAR, GENAR ve ANAR oldu. Burada seçim öncesi araştırmasından söz edilen Konsensus CHP ve MHP’nin oranlarını yüzde farkı ile tuttururken ise AKP’nin oy oranı oranında kısmen yanıldı.
http://www.t24.com.tr/haberdetay/150748.aspx
[4] Yeni Asya gazetesinin seçim öncesindeki haftada ortalama günlük tirajı 51.103; Yeni Mesaj gazetesinin seçim öncesinde 13.06.2011 – 19.06.2011 tarihleri arasındaki haftada ortalama günlük tirajı ise 6.738 idi.
http://www.medyatava.net/tiraj.asp
[5] Gümrüklerde kullanılan oyların etkisi ile İstanbul 1. Bölgede MHP adayı Hayrettin Nuhoğlu, çok az bir oy farkı ile (20 oy) milletvekilliğini AKP lehine kaybetti. Gümrüklerden bu bölgeye AKP için 5.129 oy gelirken MHP’ye gelen gümrük oyu sadece 490 idi. Cemaatin yurtdışındaki unsurlarını uçaklarla dünyanın dört bir yanından gelerek gümrüklerde oy kullanmağa teşvik eden Gülen Cemaati bu bölgede AKP’ye bir milletvekilliğini kendilerinin kazandırdığını söyleyebilirler.
http://www.ysk.gov.tr/ysk/docs/2011MilletvekiliSecimi/KesinSonuclar/istanbul1.pdf
[6] ZAMAN gazetesi yazarlarından Hüseyin Gülerce seçim sonrası kaleme aldığı “Ustanın ilk iki imtihanı”
Başlıklı yazısında “12 Haziran seçimlerinin sonucu, tek başına AK Parti’nin siyasi bir başarısı olarak algılanmamalıdır.” sözleriyle AKP’nin tek başına kazandığı bir seçim zaferinin söz konusu olmadığını iddia ederken, cemaat adına Başbakan’dan bazı beklentileri dile getirmiştir.
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1146989
[7] Son seçimlerde Adıyaman’ın Kâhta ilçesi Durak köyünde kurulan 1174 ve 1175 no.lu iki seçim sandığında da AKP ezici bir çoğunluk (%90’ın üzerinde) sağlamıştır. Cemaatin önderi olan Abdulbaki Erol’un yaşadığı bu köyün sandıklarında 12 Haziran 2011’de verilen oyların dağılımı şöyledir: AKP: 356, SP:26, BBP:1, HSP:1.
http://www.ysk.gov.tr/ysk/Ilgenel/kahtaig.pdf
Bir diğer Nakşbendî mürşidi olan (merhum) Hacı Hasan Burkay tarafından Ankara Gölbaşı yakınlarında mürîdlerle kurulan Hacıhasan köyü seçim sonuçları da ilginçtir: AKP:%54, CHP:%30, MHP:%9,5. Ülke genelindeki seçim sonuçları ile kısmî bir yakınlık gösteren bu oranlar -ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’ye verilen oyların Baykal dönemine göre belirgin bir artış göstermesi- cemaat oylarının dağılımının ülke geneline uyum göstererek farklılaştığının çok somut bir göstergesidir.
http://www.ysk.gov.tr/ysk/Ilgenel/ankaragolbasiig.pdf
[8] Manisa’da “irtica ile mücadele” kapsamında hazırlandığı bildirilen ve “Balyoz Darbe Planı” soruşturmasında ortaya çıkan bir rapor geçtiğimiz günlerde basına yansıdı. Bu rapora göre Manisa ilimizde Nurculardan Gülen Cemaati 5000, Yeni Asya grubu 1.000-1.500, Kırkıncı Hoca Grubu 500-750 kişilik bir taraftar grubuna sahiptir. Aynı ilde Süleymancıların 5.000-6.000, Işıkçıların 1.500-2.000 kişilik bir grubu kontrol ettiği de raporlanmıştır. Nakşbendî gruplarından özellikle doğu kökenli vatandaşlar arasında örgütlü olan Menzilcilerin 3.000, İskenderpaşa cemaatinin 1.000, İsmailağa cemaatinin 400 kişilik tabanı olduğu bu rapora girmiştir. BTP çatısı altından örgütlenen Haydar Baş cemaatinin ise 1.000 kişilik bir tabana sahip olduğu raporda not edilmiştir. Emir-komuta zinciri içerisinde, lokal bilgi kaynakları kullanılarak oldukça titiz bir şekilde hazırlanan bu raporda verilen rakamlarının realist olduğu söylenebilir ve Manisa ilimizde 12.900-15.650 kişi arasında bir grubun cemaat müntesibi sayılabileceği anlaşılır. 884.530 kişinin oy kullandığı Manisa seçim çevresinde yaklaşık 15.000 kişilik bir cemaat bağlantılı seçmen topluluğunun seçim sonuçlarına etkisi, yaklaşık %1,7 oranı ile ihmal edilebilecek bir düzeydedir.
http://www.haber7.com/haber/20110704/Pasa-yuzlerce-kisiyi-cemaatci-diye-fisletmis.php
[9] Bu haberde “İrticanın Beslendiği Kaynaklar” olarak 19 Gazete, 110 Dergi, 51 Radyo, 20 TV, 2500 Dernek, 500 Vakıf , 1000’den fazla Şirket, 1200 Yurt, 100’ün üzerinde Okul ve Dershane ile çok sayıda İzinsiz Kur’an Kursu sıralanmıştı. AKP’nin son seçimde ulaştığı 21 milyonun üzerindeki (tam olarak 21.399.082) oy, “kozmik çevreler”in öngörülerinin ne kadar da kof olduğunun somut bir kanıtı olmuştur.
http://www.radikal.com.tr/1999/01/21/politika/par.html
[10] Saadet Partisi son seçimde 541.470 oy ile % 1,26 oranını tutturabildi. Bu sonuca bakılarak, seçimden önceki son saatlere kadar önemli Nakşbendî gruplarından İsmailağa Cemaati önderi Hacı Mahmud Ustaosmanoğlu’nun partilerini desteklediği iddiasını yaymaya çalışan fanatik SP taraftarlarının çabasının bir işe yaramadığı söylenebilir.
[11] Bunun tek istisnası, Doğu-Güneydoğu Anadolu’daki oy kullanma davranışıdır. Bölgedeki oy kullanma davranışında terör gölgesinde oy kullanmak zorunluluğunun etkisi de hatırlanmalıdır.