Türk Milliyetçilerinin Hafızasını Güncellemek Gerek !..
– Yol da Belli, Durakları da; Yolcuları, Yolbaşçıları da… –
Dr. Hayati BİCE
Güncel gelişmelerin yol açtığı bir sonuç olarak Türk milliyetçilerinin yer yer umutsuzluk girdabına kapıldığı bir dönemde, ülkücülere umutsuzluğu yasaklayan “Ülkücüye Umutsuzluk Yok: Mazimiz Geleceğimizdir !..” başlıklı yazımı [1] bana yazdıran etken olan Türkiye Milliyetçiler Birliği’nin tüzük ve ilk bildirisi olduğunu belirtmiştim. Ümmet/Millet/Kabile/Irk konularında da Türk Milliyetçiliği’nin tarihî birikimi bugünün milliyetçileri için paha biçilmez değerde bir veri kaynağı halinde ‘öncü milliyetçiler’in kitaplarında kaydedilmiş olarak durmaktadır. Bu birikimin güncellenerek internet ortamında erişilebilir bir “Milliyetçilik Referans Kütüphanesi”ni oluşturmak üzere taranarak arşiv haline getirilmesi bugünkü milliyetçiler için bir görev halini almıştır. [2] Konunun Türk milliyetçiliğine gönül verenler tarafından daha iyi kavranması için tüzükte gösterilen hedef ve yöntemleri yansıtan yazımdan sonra, Türkiye Milliyetçiler Birliği’nin ilk bildirisindeki sağlam teşhisleri dikkatinize sunuyorum. Bugün bile tartışılan -ve ne yazık ki hâlâ ortak bir kanaate varılamayan-milliyetçiliğin dine bakışı; ekonomik eşitsizliklere karşı belirlenecek milliyetçi tavır gibi konularda getirdiği sağlam bakış açısı ile “Milliyetçilik Referans Kütüphanesi”nin değerli bir dokümanı olarak 47 yıl önce kaleme alınan, Türk Milliyetçiler Derneği bildirisinin (buradan itibaren farklı renkteki metin halinde verilen) geniş bir özeti ile sizi baş başa bırakmak istiyorum. [3] ***
Türkiye Milliyetçiler Birliği’nin İlk Bildirisindeki Sağlam Görüşler
Türkiye Milliyetçiler Birliği, yurdumuzun ve milletimizin bugünü ve yarını ile ilgili bazı meseleler hakkındaki görüş, düşünce ve dileklerini, Türk kamuoyuna açıklamayı gerekli bulur:
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda, hemen her ülkede hukukî, siyasî, iktisadî, toplumsal ve kültürel alanlarda görülen hareket ve gelişmeler; dünyayı, savaş öncesi ile kıyaslanamayacak derecede değişikliğe götürdü. Özellikle fikrî, ilmî ve teknik gelişme; hem millî, hem de milletlerarası plânda, dünyanın yeni baştan kurulmasını gerekli kıldı.
Türkiye’nin, bu genel akışın dışında kalması, dünyayı saran değişiklik ve gelişmelere sırt çevirmesi, şüphesiz, mümkün değildi. Yurdumuz, elbette, kendi meselelerini ve ihtiyaçlarını yeni şartlara, dünya gidişine ve kendi yapısına göre ayarlayacak ve düzenleyecekti. Ancak, savaş sonrası dünyasında görülen her değişiklik ve gelişme, Türkiye için de yenilik sayılamazdı. Meselâ, “insanlara hürriyet, milletlere bağımsızlık” ilkesi, aslında, İstiklâl Savaşı’mızın bir parolası idi. Milletlerin eşitliği ve milletlerarası meselelerin hak ve adalet çerçevesinde barışçı yollarla çözümlenmesi hususu da böyleydi. Yine “millî hâkimiyet ve demokrasi” ile iktisadî kalkınma ve organlaşma da, yeni Türkiye’nin amaçlarındandı.Toplumsal adalet ve güvenlik ile ilgili meseleler ise, Türk milletinin, kendi kültür ve geleneklerine de aykırı düşmeyen ilkeleri idi. Esasen, dünyada meydana çıkan her yeni akımın, gözü kapalı kopyacısı olmak, yeni Türkiye’den de beklenemezdi.
Buna göre, savaş sonrası dünyasına Türkiye’nin intibak etmesi diye bir mesele bahis konusu olamazdı. Fakat olaylar, bunun aksini gösterdi. Cumhuriyet Türkiye’sini başka yollara kaydırmak isteyenler, yeni durumların çeşitli güçlüklerinden de faydalanarak, kendi fikir ve ideolojilerini memlekete hâkim kılmaya çalıştılar. Atatürk’ün, Türklüğün ve yurdun yararına olan ilkelerinin ve ülküsünün tam tersi birtakım yıkıcı fikirleri, Atatürkçülük ve devrimcilik olarak göstermeye çalıştılar. Bu sözde Atatürkçülük ile devrimcilik ve onlara eklenen humanizm, ilericilik, akılcılık, özgürlük gibi perdeler arkasından, bizi, milletçe ayakta tutacak bütün manevî ve maddî temellerimize saldırıp onları yıpratmaya koyuldular.
İşte bugün yurdumuz, bu kışkırtıcıların ve yıkıcıların yaratmış olduğu karışık durumdan rahatsızdır ve bir güvensizlik, ümitsizlik içindedir. Türkiye’mizi bu ıztıraplı havadan kurtarmak, onu sevenlerin vazifesidir. Bu vazifenin yerine getirilmesinde ise, Türk milliyetçileri kendilerini baş görevli saymaktadırlar.
Türk milleti, uzun ve şerefli tarihi boyunca, tehlikeli ve buhranlı devirler yaşamıştır. Tarih tanıktır ki, milletimiz, bütün bu tehlikeleri ve buhranları, eşsiz manevî gücüyle alt etmiş ve millî varlığını şerefle devam ettirmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki o korkunç ve feci durumdan dahi bir millî silkinişle kurtulan Türk milleti, bugünkü tehlikeyi de muhakkak alt edecektir. Yalnız bunun için, millî bütünlük ve birliği pekiştirmek ve çeşitli bölücü saldırılara karşı korumak şarttır.
Bu itibarla belirtmek isteriz ki :
1- Türkiye Milliyetçiler Birliği’nin mutlak bir kesinlikle siyasetin dışında ve bunun sonucu olarak da millî birlik ve bütünlüğümüzü, kültürümüzü ve bağımsızlığımızı zedelemeyen her partiye karşı dostça bir tarafsızlık içinde bulunduğunu bildiririz.
2- Türkiye Milliyetçiler Birliği, art emellere dayanmayan sağ ve sol çeşitli görüş ve düşüncelerin; şuur, akıl ve bilim düzeyinde tartışılabileceği kanısındadır. Bu bakımdan, maneviyat ve mukaddesat taraftarlığının kaçınılmaz bir surette gericiliğe varacağı iddiasını kuşku ile karşılamaktadır. Bu türlü iddiaların ardında millî-manevî değerleri, Türklük ruh ve şuurunu sarsmak ve çökertmek isteyen gizli emellerin varlığından, ciddi şekilde endişe etmektedir.
Aynı endişeyi, toplumumuzu istikrarlı bir hukuk ve iktisat düzenine kavuşturmak üzere başvurulan toplumsal adalet ve güvenlik tedbirlerine yanlış anlam verenlerin zihniyetleri dolayısıyle de belirtmek zorundayız.
3- Günümüzün ulaştırma ve haberleşme vasıtaları, milletlerarası kültür alışverişini artırmış ve hızlandırmış bulunuyor. Ayrıca, İkinci Dünya Savaşı ertesi doğan milletlerarası durum; kaderleri, zihniyetleri, çıkarları ortak milletlerin, milletlerarası kuruluşlar meydana getirmelerini zarurî kılmıştır. Bu kaçınılmaz duruma bakarak, millî benlik ve bağımsızlık devrinin geçtiğini söyleyen veya bunu hafife alan, hattâ daha ileri giderek kozmopolitliği ve “enternasyonalizm”i savunanlara rastlanıyor.
Türkiye Milliyetçiler Birliği, şu büyük gerçeği milletimizin bir kere daha dikkatine sunmak ister: Batının da, doğunun da hem medeniyet ve kültüründe, hem de tutum ve politikasında temel; millî şuurdur, millî çıkardır. Yani tek kelime ile “milliyetçilik”tir. Hattâ, millî hükümranlıklar üstü kuruluşlarda dahi. millî benlik ve bağımsızlık esas olmaktadır.
İnsanlık âlemi içinde, bugünkü hayatın zarurî kıldığı çeşitli alanlardaki alışverişleri tamamen önlemeye elbette imkân yoktur. Fakat, bunların, millî benliğimizi kemirmesine ve bunun sonucu olarak millî varlığımızı çökertmesine asla göz yumulamaz.
4- Türkiye Milliyetçiler Birliği, Türklüğü, tarih içinde oluşan, gelişen ve günümüzde bulunduğu kişiliği içinde tanınması gerekli ulu bir varlık bilir. Bu sebepten, milletimizin, Türklük ve müslümanlık dışında ele alınmasına karşıdır.
Türklük ve müslümanlık, birbiri içinde eriyip kaynaşmış iki kutsal temel kaynaktır. Bu iki temel kaynaktan Türklüğü reddeden veya milliyetçiliği İslâmlığa karşı sayan, bilim ve gerçekdışı iddiaları ise hiçbir şekilde kabule imkân yoktur.
5- Bugünkü Türklük, hem tarihin derinliklerine inen kökün, hem de kültürel varlığımızın devamıdır. Türklük kavramı, bir özel kültürün deyimi olduğu kadar, işte, binlerce yıl öteye giden o şanlı kökün de ifadesidir. Başka bir söyleyişle, biz bugünkü Türkler, bir zamanlar tarihe yön veren şanlı ataların, XX. Yüzyılda yaşayan torunlarıyız.
Türk milliyetçiliği, bütün tarihî gelişmesi içinde bu kök şuuruna bağlı kalmış, o asla bağlılıktan övünç ve gurur duymuştur. Bazı milletlerin, kendilerini bir köke dayayamadıkları veya türlü köklerden geldikleri için, milliyeti yalnızca bir kültür birliği saymaları, Türk milliyetçilerini bağlayamaz, bağlamamalıdır.
İşte, bu inanışta olup soyları ile övünç duyan Türkleri, yakın yıllarda dünyanın bazı ülkelerinde görülen ve başka milletler üzerinde hâkimiyet iddiası şeklinde tecelli eden siyasî ve emperyalist ırkçılık ile suçlamaya yeltenmek, sadece gülünçtür. Türk milliyetçiliğinin ne emperyalist siyasî ırkçılıkla, ne de milliyeti kafatası ölçüleri veya kan tahlilleri ile tayine çalışan bilim dışı zihniyetle bir ilgisi vardır. Bu gibi iddialar, milliyetçilik düşmanı ve kökü dışarda yıkıcı akımların yalan ve iftiralarıdır. Bu gerçeği ortaya koyarken şunu bir kere daha belirtelim ki, Türk milletini kendi kökü, soyu, şanlı ataları ve soydan gelen üstün vasıfları ile gurur duymaktan hiç kimse alıkoyamaz. Şuurlu Türklerde bulunan bu gurur, “millî” ye düşman olanların iddia etlikleri gibi millî birliği bozucu değil, tamamen tersine, perçinleyicidir. Millî birliği bozucu olan, sinsi azınlık ırkçılığıdır.
6- Türkiye Milliyetçiler Birliği, Türkiye sınırları dışındaki Türk ülkelerini ve toplumlarını inkâr edenlerle bu gerçeğe sırt çevirenleri, yahut Türkiye dışı Türk dünyasını unutturmak isteyen olumsuz çabaları haksız, yersiz, üzücü, zararlı ve utanç verici bulmaktadır.
Birleşmiş Milletler Anayasası ve İnsan Hakları Beyannamesi’nin de temel ilkesi olan çağımızın bu en büyük insanlık anlayışını, tutsak Türklere çok görmeyi ne insanlık, ne vicdan, ne hak ve ne de adalet fikir ve duygusu ile bağdaştırmaya imkân vardır.
Türkiye Milliyetçiler Birliği, dünya Türklüğünün kültür birliğine bunun için inanmaktadır. Türk milliyetçileri, Türkiye dışında kalan soy, dil ve din kardeşlerinin bağımsızlığını bunun için istemektedirler. Ve en ilkel toplumların hürriyet ve bağımsızlık ülküsüyle ayağa kalktığı bir çağda, üçbin yıllık bir tarihin, büyük bir medeniyetin ve bin sekiz yüz yıllık bir dünya önderliğinin bugünkü talihsiz milyonlarına hürriyet ve bağımsızlık istemeyi emperyalizm olarak damgalamak da aklı, mantığı ve insanlık haysiyetini hiçe saymaktan başka bir şey değildir.
7- Türkiye Milliyetçiler Birliği, Türk’ün tarihinin, sanatının, edebiyatının, dilinin ve bütün kültür mirasının bütünlüğünü bozmak isteyen düşünce ve akımların karşısındadır.
Türk tarihi bir bütündür. Bu tarih, Türk’ün tarih alanında görüldüğü çağdan başlar ve bütün yüzyılları kaplayarak günümüze kadar gelir. İslâmiyet’ten veya Malazgirt’ten, yahut Osmanlılardan, yahut ta Cumhuriyetten önceki Türk tarihini inkâr etmek, hor görmek ne gerçekle, ne insanlık fikriyle, ne de milliyetçilikle bağdaşır.
Türk edebiyatı da bir bütündür. Türk kültür mirasının bütün unsurları, özellikle Türk dili konusunda da durum aynıdır. Türk dili, tarihî gelişmesi ve çeşitli lehçeleri ile bir bütündür.
Bu bakımdan, Türkiye Milliyetçiler Birliği; Türk tarihini, Türk sanatını, Türk edebiyatını, Türk dilini ve bütün Türk kültür mirasını soysuzlaştırıcı her türlü akıma karşıdır.
8- Türkiye Milliyetçiler Birliği; insanlık âlemini, hak ve adalet ilkelerinin kesin surette hâkim bulunduğu, eşit haklara sahip, hür ve bağımsız milletlerin âlemi olarak kabul eder. Bu sebepten, insanların hürriyetlerine ve milletlerin bağımsızlıklarına göz diken, demokrasiye düşman, bencil, aşırı, sömürgeci ve müstebit her türlü eğilimi ve tutumu reddeder.
Türkiye Milliyetçiler Birliği, yurt çapındaki sömürücülüğün ve hükmetme zihniyetinin de karşısındadır. Toplumsal ve iktisadî hayatın, toplumsal adalet ve güvenlik şartlan içinde ve karma iktisat çerçevesinde düzenlenmesini uygun bulur. Bunun yanında ferdî mülkiyet, teşebbüs ve çalışıp kazanma hak ve hürriyetlerini de en olağan haklar sayar. Türk milliyetçiliği, bundan ötürü, hem şahsiyetçi, hem de -millet çıkarlarını herşeyin üstünde tuttuğu için- milletçidir. Dolayısıyle hürriyetçi, toplumsal adalet ve güvenlik taraflısı ve dayanışmacıdır.
Türk milletini, manevî ve maddî yönleri ile bir bütün olarak kabul eden Türkiye Milliyetçiler Birliği; bütün Türklerin eğitim ve öğrenim, iktisat, teknik güç, iş, mesken, sağlık gibi her türlü alanda en üstün seviyeye ulaşmalarını, Türk milliyetçiliğinin zaruri ve asla vazgeçilmez dâvalarından sayar. Yine; köylü, işçi, esnaf, memur v.b. zümrelerin sömürülmesine de karşıdır. Çünkü, milleti bir ulu aile sayan Türk milliyetçiliğinin, zümrelerin olduğu kadar fertlerin dahi sefaletine ve sömürülmesine tahammülü yoktur.
9- Türkiye Milliyetçiler Birliği; Türkiye’nin yarını ve Türklüğün ebedîliği bakımından, nüfusumuzun artmasının engellenmesi amacını güden davranışlara karşıdır.
10- Türkiye Milliyetçiler Birliği, millî eğitim dâvamızın, millî ruh, millî benlik, millî şuur ve millî birlik ile, gerçekçi, bilimci ve faydacı anlayış hakkındaki sözlerinde işaret edilen esaslara göre düzenlenmesini gerekli bulur. Türk milletinin maddî ve manevî kalkınmasında en önemli rolün millî şuura sahip, bilgili, ülkücü, feragat ve çalışkanlık vasıflarını taşıyan Türk öğretmenleri ile onların yetiştirdiği her meslekten aynı ruha ve karaktere sahip kimselerin omuzları üzerinde olduğu hususundaki inancını tekrarlar. İlkokuldan üniversiteye kadar öğretim üyelerinin bütünlüğünü ve eşit değerini saygı ile belirtir.
Türkiye Milliyetçiler Birliği, medenî âlemde, dinin ve manevî değerlerin yerine ve rolüne önemle işaret eder. Bilim ve erdemle silâhlanmış, her türlü siyasî etkilerin üstünde kalacak din adamlarının yetiştirilmesini. Türkiye’nin ve Türklüğün geleceği için teminat sayar.
* * *
Görüş ve düşüncelerimizi özetlemek gerekirse, diyebiliriz ki, Türkiye Milliyetçiler Birliği; milliyetçi, medeniyetçi, maneviyatçı bir görüş ve düşünceye sahiptir.
Millî şuur ve iman ile olduğu kadar bilim ve fikir gücü ile de mücehhez bulunarak, Türk milliyetçiliğini ve ilkelerini, Türk ülküsünü yaymak; böylece millî şuur ve benliği güçlendirmek; dünya Türklüğünün meselelerini içte ve dışta tanıtmak Türkiye Milliyetçiler Birliği’nin amaçları arasındadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasının millî ve milletlerarası sıkıntılarından millî varlığımızın selâmetle sıyrılıp yükselmesi ve yücelmesi dâvasında, Türk milliyetçileri, kendilerini de görevli sayarlar.
***
Türk Milliyetçiliğinin Düşünce Birikimi Önemsenmelidir
Türkiye Milliyetçiler Birliği’nin yukarıda tam metne yakın şekilde sunulan bildirisinde, henüz Başbuğ Türkeşönderliğinde siyasî yapılanmanın sözkonusu olmadığı bir dönemde (1964 yılında) kendisini “partilerüstü” olarak konumlandırması yanlış anlaşılmamalıdır.
Bildiride Türklüğün kültür, dil, din ve tarih alanında bir bütün olduğunun vurgulanması bugün için bile yol göstericidir. Dünya Türklüğü’nün kaderi ile ilgilenmeyi gelenek haline getiren ve bu tavrı eski deyimi ileTurancılık, bugün tercih edilen terim ile Türkbirlikçilik olarak tarif eden Türk milliyetçilerinin fikir temelleri bu derecede sağlam köklere sahiptir.
Türk milliyetçilerinin tam tamına 57 yıl önce yayınladığı bildiride “insanlara hürriyet, milletlere bağımsızlık” ; “millî egemenlik ve demokrasi” ; “toplumsal adalet ve sosyal güvenlik” konularına dikkat çekmesi gururla kaydedilmesi gereken temel yaklaşımlar olarak bugün de vazgeçilemeyecek esaslardandır.
Yazıda bugün iletişim olarak adlandırdığımız ulaştırma ve haberleşme alanında dünyadaki gelişmeleri doğru okuması da takdire layıktır.
Bu yazı yazılırken “Öğretmenler Günü” kutlamalarının gündemde oluşu ile bildirinin onuncu maddesinde öğretmenlerin misyonuna Türk milliyetçileri tarafından verilen önem ise güzel bir denk geliş oldu. Aynı paragrafta “ülkücü öğretmenler”in “ülkücü nesiller”in yetiştirilmelerinde oynayacağı role verilen önem bugün de azalmadan devam etmektedir.
Bildirinin sonunda dinî ve manevî değerlerin yeri ve rolünün vurgulanmış olmasını da önemsiyorum. BaştaNejdet Sançar ve Hikmet Tanyu olmak üzere bu bildirinin yazımında katkısı olan Türk Milliyetçilerini tekrar minnet -ve hayata olmayanlarını rahmet- dileklerim ile anıyorum.
Durum böyle iken asırlık bir bilgi ve bilinç birikimine sahip olan Türk milliyetçilerine umutsuzluk ve -özellikle düşünce planında cemaat/etnisite meydan okumaları karşısında- yılgınlık göstermek hiç mi hiç yakışmıyor.
Sadece bir metinden yola çıkarak yazılan bu yazı bile, Türk Milliyetçiliği’nin Türk Milleti yaşadıkça varlığını sürdüreceğinin bir kanıtı olarak algılanmalı ve kıyamete kadar varlığını sürdürecek Türk kimliğinin asırlık köklerinin mutlaka yaşayacağının/yaşatılacağının güvencesi olarak istikbale güvenle bakılmasını sağlamalıdır.
Sağlayacaktır da…
———————————————————
İletişim: atahayati@gmail.com
[1] Hayati Bice, Ülkücüye Umutsuzluk Yok: Mazimiz Geleceğimizdir !.., 25 Kasım 2011,http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi44055-Ulkucuye_Umutsuzluk_Yok_Mazimiz_Gelecegimizdir_.html
[2] Bilgisayar programcılığı ve web yayıncılığındaki deneyimleri, benim gibi eski kuşaktan milliyetçiler ile kıyaslanamayacak kadar gelişmiş olan yeni kuşak ülkücü gençlere düşen bu görev için hemen harekete geçilebilir. Başta Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmakeserleri başta olmak üzere Dokuz Işık gibi Başbuğ Türkeş imzalı eserler ile S. Ahmet Arvasî külliyatı bu kütüphanede mutlaka yer almalıdır. Ziya Gökalp’in eserlerinin internet ortamına aktarılması konusunda bir çalışmaya başladığı görülen http://www.ziyagokalp.com sitesinde oldukça faydalı bir bilgi aktaraımı olmakla birlikte Gökalp’in eserlerinin tam metin olarak henüz yer verilmiş olmaması bir eksiklik olarak görülmektedir.
“Milliyetçilik Referans Kütüphanesi” oluşturulurken bu türden bağımsız çalışmaların bir link bankası halinde derlenmesi bile başlangıçta önemli bir bilgi birikimin oluşmasını sağlayacaktır. Bunun için Ülkü Ocakları, Türk Ocakları Gençlik Kolları ya da Ülkücü Yazarlar Birliği gibi internet grupları çalışma zemini olarak değerlendirilebilir.
Yeniden yayınlanmağa başlayacak olan TÖRE dergisinin eski sayılarının internet ortamına aktarılması, ve her sayıda “Ölümsüz Yazılar” diye bir bölümde önemli makalelerin yeniden yayınlanması da düşünülebilir.
Türk Yurdu dergisinin yayın yönetimini yürüten Prof. Dr. Çağatay Özdemir’e ilettiğim Türk Yurdu’nun eski sayılarının -en az bir yıl öncesinden geriye doğru gidilerek- elektronik ortamda erişilebilir hale getirilmesi de önerimi de buradan tekrarlıyorum. Türk Yurdu’nun çok değerli bir kaynak halindeki arşivinin internet ortamında yayınlanması konulu bir çalışmanın, maddi destek sağlanması için Kalkınma Ajansları’na sunulabilir bir proje olduğunu bazı ilgili arkadaşların ilettiğini de belirtmek isterim.
[3] Türkiye Milliyetçiler Birliği’nin Tüzüğü, Çalışma Programları ve İlk Bildirisi, Mars Matbaası -1964.