Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî
Ve Divân-ı Hikmet Eserindeki Sufîlik Esasları
Dr. Hayati BİCE*
——————————————————————-
ÖZET
Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî
Ve Divân-ı Hikmet’te Sufîlik Esasları
Hoca Ahmed Yesevî Türk tasavvuf tarihinin en önemli isimlerindendir. Türkistan coğrafyasında Pîr-i Türkistan adı ile tanınır. Divân-ı Hikmet olarak bilinen eserinde yer alan şiirleri ile Türklerin manevi hayatında büyük bir rol oynamıştır. Bu nedenle ölümünden bu yana dokuz yüzyıl geçmesine rağmen halen de etkileri devam etmektedir. Kazakistan’ın Türkistan kentindeki kabri, Türk Dünyası’nın en önemli ziyaret yerlerinden birisidir.
Hoca Ahmed Yesevî ‘nin Divân-ı Hikmet olarak bilinen eserinde, tasavvufun esaslarını konu alan birçok hikmet vardır. Ahmed Yesevî bu hikmetlerinde şeriat-tarikat ilişkisi, mürid-mürşid alâkaları, tasavvufta kemâle ermenin en önde gelen vasıtası olan zikir gibi çok önemli konulara açıklık getirmiştir. Sahte mürşidler ve sufîlikle ilgisi olmadığı halde kendilerini sufî gibi gösterenler, Ahmed Yesevî’nin hikmetlerinde eleştirilere hedef olmuştur.
Anahtar Sözcükler
Ahmed Yesevî, Pîr-i Türkistan, Divân-ı Hikmet, tasavvuf, sufîlik, şeriat, tarikat, mürid, mürşid.
***
ABSTRACT
Great Master of Turkestan Khoja Ahmad Yassawi and Principles of Sufism in Diwan al-Hikmah
Khoja Ahmad Yassawi is an important person of Turkish sufi tradition. He is known as “Great Master of Turkestan”. His poems which are known as “The Book of Hikmahs = Diwan al-Hikmah” have made deep effects on Turkish spiritual life. Therefore, his effects have continued although nine centuries passed after his death. His tomb, which is builded at Turkestan city of Kazakstan, is the most important holy place of all Turkic World.
Diwan al-Hikmah is a book which is written by Hodja Ahmad Yassawi and includes many hikmahs (in English, mysteries or ways for reaching wisdom) about the principles of sufism. Some topics like mureed-murshid and shariah-tariqah relationships and dhikr which is the most required way to reach perfection are explained in detail by Ahmad Yassawi. False murshids and people who introduce themselves as sufis, despite the fact that they are not related to sufism, are also criticised by Ahmad Yassawi in Diwan al-Hikmah.
Keywords
Ahmad Yassawi, Great Master of Turkestan, Diwan al-Hikmah, sufîsm, shariah, tariqah, mureed, murshid.
——————————————————————
Hoca Ahmed Yesevî’nin Hayatı
Ahmed Yesevî, Türk tasavvuf tarihinin en önemli simasıdır. Ahmed Yesevî’nin hayat hikâyesi hakkındaki gerçeklik unsurlarını taşıyan ve tarîkatının temel unsurlarını yansıtan en önemli yazılı kaynak, hayatının çeşitli kesitlerini dile getiren şiirleri de içeren Dîvân-ı Hikmet’tir. Diğer önemli kaynaklar ise Yesevîyye yolunda Ahmed Yesevî’nin mirascısı olan Süleyman Hakîm Ata, Sûfî Muhammed Dânîşmend, Hüsâmeddin Sığnakî, Safîyyüddîn Orun-koylakî, Sultan Ahmed Hâzinî gibi sûfîlere atfedilen eserlerdir.
Ahmed Yesevî’nin hayat hikâyesini konu edinen tüm metinler temelde halk arasında söylenegelmiş menkıbelere dayanır. Bu menkıbelerin asırlar içerisinde bazı hayâlî unsurlarla genişletilerek -ve hattâ gerçek hikâyeden saptırılarak- yazılı metinlere dönüştürülmüş olması konuya eleştiri gözlüğü ile bakanlar tarafından öne çıkartılmaktadır. Oysa halk söylenceleri konusunda uzman olan bütün bilim insanlarının ortak kanaati, halk muhayyilesinde anonim olarak oluşturulan menkıbelerin tamamında daima hakikat unsurunun gizlenmiş halde –şu veya bu oranda ancak mutlaka- varlığını sürdürdüğüdür. Bu açıdan bakıldığında menkıbeler, Ahmed Yesevî gibi asırlarca önce yeryüzünden ayak çekmiş herhangi bir tarihî şahsiyetin veya Abdulkerîm Satuk Buğra Han’ın Müslüman oluşu gibi bir vakıanın millî vicdana akseden görüntüsünü yansıtır.
Hazret Sultan Yesevî, bütün Türkistan coğrafyasında Hazret-i Türkistan, Pîr-i Türkistan olarak bilinir. Yesevî’nin ‘Pîr-i Türkistan’ ünvânının bir yakıştırma olmadığını gösteren bir rivayeti “Mantıku’t-Tayr” kitabında kayda geçiren ve böylece tarihe not düşen ünlü sûfî yazar Ferîdüddîn Attâr’dır. [1]
Sadece menkıbeler değil, dönemin tarihî kaynakları da Hoca Ahmed Yesevî’nin büyüklüğünü yansıtan ibâreler ile doludur. Bir örnek vermek gerekirse Türkistan kültür tarihinin en önemli isimlerinden Alî-şîr Nevâî Hazret Sultan Yesevî’den şöyle bahseder: “Türkistan ülkesinin Şeyhu’l meşâyıhıdır. O’nun mezarı, Türkistan’da Yesi denen yerde olup Türkistan halkının kıble-i duâsıdır.”[2]
Hâcegân hanedânı olarak bilinen Nakşibendiyye tarikatının mürşidlerini konu alan Reşâhât kitabının ilk kısmında Ahmed Yesevî ve takipçilerine yer verilmiş olması dikkat çekicidir.[3] Ahmed Yesevî, bu tarihî eserde “ser-halka-i meşâyıh-ı Türk” (=Türk velilerinin kolbaşçısı) olarak tarif edilir.[4]
Ahmed Yesevî, Batı Türkistan’da, -bugünkü Kazakistan Cumhuriyeti’nin güneyindeki- Çimkent şehri yakınlarındaki Sayram kasabasında dünyaya gelmiştir. Ahmed Yesevî’nin doğduğu yıllarda Sayram, Batı Karahanlılarının egemenliği altında idi. Ahmed Yesevî, “Dîvân-ı Hikmet”te yer alan iki ayrı hikmetinde doğum yeri ve yurdunu Türkistan olarak bildirmektedir.
Ahmed Yesevî’nin doğum yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte kendisine izafe edilen “Fakr-nâme” adlı risalede yer alan 73 yıl yaşadığı ve 1166 yılında öldüğü şeklindeki bilgiler gözüne alındığında 1093 yılında doğduğu kabul edilebilir. Yûsuf Hemedânî (1049–1140)’ye intisabı ve halîfelerinden üçüncüsü olduğu şeklindeki tarihî veriler de dikkate alınırsa miladın 11. yüzyılının ikinci yarısında doğduğuna işaret eden 1093 yılında doğmasının 120–125 yıl yaşadığı (dolayısıyla 1041–1046 yıllarında doğduğu) şeklindeki rivayetlere göre daha fazla gerçeklik payı olduğu görülür.
Kazakistan’da Emirbek Kurbanoğlu Müminov ile Zikiriya Zamanhanoğlu Candarbekov’un kaleme aldığı bir Neseb-nâme Risalesi’nde; Hazret Sultan Yesevî’nin soykütüğü net olarak ortaya konulmuştur. Bu şecere Ahmed Yesevî’nin ağabeyi Sadreddin Şeyh’in öz torunu olan ve Ahmed Yesevî’nin vefatından sonra bir süre de Yesevîyye tarîkatının merkez dergâhının post makâmında mürşîd olarak oturan Safiyyüddin Orun-Koylakî tarafından onüçüncü asrın ilk yarısında hazırlanmış ve nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu şecereye göre Hazret Sultan Yesevî’nin şeceresi Hz. Ali (r.a.)’in oğlu İmam Muhammedü’l-Hanefî b. Aliyyü’l-Murtaza’ya kadar ulaşmaktadır. [5] Bu silsile aşağıda verilmiştir:
Hz. Ali > Muhammed Hanefî > Abdul-Fettah > Abdul-Cebbar > Abdul-Kahhar > Abdur-Rahman > Kutb-ı Türkistan Hoca İshâk Bâb > Harun Şeyh > Mü’min Şeyh > Musa Şeyh > İsmail Şeyh > Hasan Şeyh > Hüseyin Şeyh > Osman Şeyh > Ömer Şeyh > Muhammed Şeyh > İftihar Şeyh > Mahmud Şeyh > İlyâs Şeyh > İbrâhim Şeyh > Hazret-i Sultanü’l Ârifîn Hoca Ahmed Yesevî…
Kaynakların üzerinde ittifak edip birleştiği bir rivayete göre Ahmed Yesevî, daha çocuk denilecek kadar küçük bir yaşta iken anne ve babasını kaybederek hem öksüz hem de yetim kalmıştır. Şeyh İbrâhim’in vefatıyla yedi yaşında yetim kalan Ahmed’in, ablası Gevher Şahnâz’ın koruması altında kalması annelerinin daha önce dünyadan göç ettiğinin bir kanıtıdır.
Ahmed Yesevî ilk eğitimini kendisi altı yaşlarında iken vefatına kadar babası İbrâhim Şeyh’den ve Sayram’ın önde gelen âlimi Şehabeddin İsficabî’den almıştır. Divân-ı Hikmet’teki bazı hikmetlere ve bütün menâkıb kitaplarına göre Ahmed Yesevî’nin tasavvuf yolundaki ilk mürşidi Arslan Baba’dır. Arslan Baba, babası İbrâhim Şeyh öldükten sonra Sayram’dan Yesi’ye geldiğinde, yedi yaşında babasından yetim kalan Ahmed Yesevî’nin hem mürşîdi hem de manevî babası olmuştur. Arslan Baba’nın, bu görevi Hz. Rasûlullah (s.a.v.)’ın manevî işaretiyle üstlendiği de nakledilir.
Ahmed Yesevî, bir yıl süre ile kendisini eğiten Arslan Baba’nın verdiği işaretle Buhara’ya giderek, tanınmış mürşid Şeyh Yûsuf Hemedânî’ye intisab etmiştir. Ahmed Yesevî, Hemedânî’nin ruhanî eğitimi altına girdiği esnada -hikmetlerinden çıkardığımız bir hüküm ile- yirmiyedi yaşındadır.
Ahmed Yesevî’nin gerek kendi hikmetlerinde, gerekse çeşitli kaynaklarda manevî feyz aldığı kaynaklar arasında Hazret-i Hızır (aleyhi’s-selam –buradan sonra a.s. olarak kısaltılacaktır-) da zikredilir.
Şeyh Yûsuf Hemedânî, Alî Şir Nevâî ’nin ‘Nesâyimu’l-Mahabbe min Şemâyimi’l-Fütüvve’ adlı eserinde, zâhir ve bâtın ilimlerine sahib ‘zül-cenaheyn’ bir âlim, ârif-i billah, ihsan makâmına yükselmiş bir ermiş, kerâmetleri zâhir ve manevî makâm sahibi bir mürşîd olarak gösterilmiştir.[6]
Yesevîyye tarîkatının temelinde yer alan kuralların Hazret Sultan Yesevî’yle ilişkisi ve seyr ü sülûk eğitimi konusundaki özel ilgisi belgelenmiş olan Yûsuf Hemedânî tarafından belirlenmiş olduğu kabul edilebilir. Yûsuf Hemedânî’nin Hâcegân silsilesi de denilen Nakşbendiyye silsilesinde de yer aldığı düşünülürse Yesevîyye ve Nakşbendiyye’nin ‘ortak kurucu’ Pîr’i olarak adlandırılması mümkündür.
Hemedânî’nin ölümünü müteakip ilk iki halîfesi Abdullah Berakî (ölümü: 1161) ve Hasan Endakî (1073–1157)’nin vefatından sonra Hazret Sultan Yesevî bir süre Buhara’da dergâhın sorumlusu olarak irşâd makâmında bulundu. Yesevî’nin Buhara’lı sûfîlere rehberlik ve Mâverâünnehir’deki irşad döneminin ne kadar sürdüğü bilinmemektedir. Buhara’da halkın tasavvufî yönden irşadı ile meşgul olan Yesevî bir süre sonra sonra, bütün dervîşlerini halefi olan Abdul-Hâlık Gucduvânî’ye ısmarlayarak atayurdu olan Türkistan’a dönmüş ve Yesi’ye gelmiştir. Hazret Sultan Yesevî’nin atayurduna dönüşünün hangi tarihe rastladığına dair bile kesin bilgimiz yoktur.
Ahmed Yesevî bundan sonraki hayatında vefat tarihi olan 1166 yılına kadar Türkistan bozkırlarına ruh verecek olan irşad faaliyetini Yesi merkezli olarak sürdürecektir. Hazret Sultan Yesevî’nin ölüm tarihi, muhtelif menâkıb ve tabakât kitaplarının ortak verilerine göre, H. 562 (M. 1166)’dir. Ahmed Yesevî, vefatından sonra dinî aktivitesinin merkezi olan ve hayatının büyük bir kısmını geçirdiği Yesi şehrinde bulunan dergâhının bahçesinde defnedilmiş ve üzerine mütevazi bir kabir inşa edilmiştir. Hazret Sultan Yesevî’nin vefatından asırlar sonra bu küçük makâmın yerinde Emîr Timur tarafından bugün bütün Asya’nın en görkemli anıt-mezarı olan Yesevî Külliyesi inşa edilecektir.
Divân-ı Hikmet
Divân-ı Hikmet, Ahmed Yesevî’nin hayat hikâyesi hakkında ipuçlarını taşıyan ve tarîkatının temel unsurlarını yansıtan en önemli yazılı kaynaktır. Dîvân-ı Hikmet’ten anlaşıldığına göre Yesevî hikmetleri ilahî ilham ile Ahmed Yesevî’nin dilinden dökülmüş ve yanındaki dervîşleri tarafından kağıt üzerine kaydedilerek tesbit edilmiştir.
Yesevîlik ile ilgili akademik çalışmalar, -neredeyse tamamen-, Dîvân-ı Hikmet araştırmalarına dayanır. Ahmed Yesevî hikmetlerinde birçok kez dalgıç gibi mânâ denizlerine dalarak hakikat incileri derlemekten söz eder. Bu değerlendirmeyi Dîvân-ı Hikmet için de yapmak ve bir mânâ denizi olarak vasıflandırmak mümkündür. Her bir hikmette yer alan, her bir mısra insanı bazen uçsuz-bucaksız bir okyanusun kenarına kadar götürür ve hattâ okur bir anda sırlar okyanusuna dalar, gider. Divân-ı Hikmet, yüzyıllardır dilden dile; gönülden gönüle aktarılıp Türkistan bozkırlarında asırlarca yaşatılmış ve bugün de yaşatılmaktadır.
Yesevîlik hakkındaki kaynaklar incelendiğinde Yesevî etkisinin dünya üzerinde başlıca üç Türk sahasında yayılmış olduğu görülmektedir: Hazar Denizi’nin Doğu kıyılarından Çin seddine kadar uzanan uçsuz bucaksız Türkistan bozkırları, Doğu Türkistan sahasının kuzeyinde İdil boyunca uzanarak Kazan etrafına kadar giden Kıpçak sahası ve Hazar’ın batısında Azerbaycan’dan başlayıp Anadolu’yu boydan boya içine alarak Rûmeli’ye atlayan Oğuz sahası. Bu durum aynı zamanda bugün üzerinde Türk topluluğu yaşayan hiçbir yeryüzü parçasının Yesevî etkisinden uzakta kalmadığını da ifade eder.
Yesevî’nin Divân-ı Hikmet Eserindeki Sufîlik Esasları
Bu bildirimizde Divân-ı Hikmet’ten yola çıkarak Ahmed Yesevî’nin öncelik ve önem verdiği sufîlik esaslarını ele alacağız. Öncelikle tasavvuf teorisinin temel kavramları olan şeriat ile tarikat-hakikat-marifet makamlarının ilişkisi; sufîlik eğitiminde mürşid-mürid kavramlarına Yesevî’nin nasıl yaklaştığı ele alınacaktır. Tasavvufta kemâle erdirme yöntemlerinin birincisi olan zikir kavramı da bir alt başlık olarak işlenmiştir. Dinin tebliğ dilinin Türkçe olmasını savunan ve eleştiri içeren bir hikmetten sonra maneviyat yolunun en büyük engeli olan sahte mürşidler ve sufîler konusunda Yesevî’nin uyarıları nazara verilecek ve son olarak da Divân-ı Hikmet’te kendilerinden söz edilen kişiler gösterilecektir.
A-Yesevi Hikmetlerinde Şeriat-Tarikat-Hakikat-Marifet Kavramları
Tasavvufun anlatımında ilahi gerçeklerin tanımları yapılırken dört aşamalı bir şema kulanılmıştır. Bu aşamalardan geçilmeden ‘Allah’ı’ Tanıma anlamındaki irfan makamına ulaşılımaz. Tasavvuf yolcusunun yaşayıp geçmesi gereken Şeriat-Tarikat-Hakikat-Marifet aşamaları, Yesevî hikmetlerinde büyük bir yer tutar. Bunu göstermek üzere Divân-ı Hikmet’te bu kavramların yer alış sayıları da gösterilmiştir.
1)Yesevi Hikmetlerinde “Şeriat” kelimesi kırk iki kez kullanılmıştır.
5 (**)
Kul Hâce Ahmed kırkğa kirdiñ nefsiñi kırk
Munda yığlap âhiretde bolğıl arık
Post-ı imân şeriatdur mağzı tarik
Tarik kirgen Hak’dın ülüş aldı dostlar
11
Üçyüz molla yığlab bitti köp rivayet
Şeriatdur men hem bitey bir rivayet
Tarikatda hakikatda hak himayet
Başım berip Hak sırrını bildim mena
Kul Hace Ahmed Hak sözini sözlep ötdi.
“Ayne’l-yakîn” tarikatde bozlap ötdi
“İlme’l-yakîn” şeriatnı közlep ötdi
“Hakke’l-yakîn” hakikatdın aydım mena
19
Onüçümde gevvas bolub derya çomdım
Marifetni gevherini sırdın terdim
Şemin körüb pervanedek özüm urdum
Bihuş bolub aklım yitti şaştım dostlar
Şeriatnıñ bostanıda cevlan kıldım
Tarikatnıñ gülzarında seyran kıldım
Hakikatdın kanat tutub tayran kıldım
Marifetniñ eşigini açtım dostlar.
40
Mel’un la’in şeytânğa siyâsetliğ Muhammed
Şeriatnı yolığa inâyetliğ Muhammed
Tarikatğa rehnema iradetliğ Muhammed
Hakikatğa muktedâ icâzetliğ Muhammed
76
Her kim kılsa tarikatnı da’vâsını
Evvel kadem şeriatga koymak kerek
Şeriatnıñ işlerini edâ kılıb
Andın soñra bu da’vânı kılmak kerek
Şeriatsız dem urmaslar tarikatda
Tarikatsız dem urmaslar hakikatda
Uşbu yollar yeri bilinür şeriatda
Cümlesini şeriatdın sormak kerek
Andın soñra bir er kerek iradetliğ
Bolmış bolsa ol bir erdin icazetliğ
Şeriatda rast muvafık kerametliğ
Oşal erniñetegini tutmak kerek
İradetsiz uşbu yolğa kirmediler
İnâbetsiz yolğa kadem koymadılar
İcâzetsiz yarım nefes urmadılar
Mürid bolğan bu sıfatlığ bolmak kerek
77
Şeriatnı şeraitin bilgen âşık
Tarikatnı makamını bilür dostlar
Tarikatnı işlerini eda kılıb
Hakikatnı deryasığa batar dostlar
83
Âlim uldur şeriatda cevlan kılsa
Tarikatnıñ bazarığa ornıñ salsa
Muhabbetniñderyasıdın gevher alsa
Andağ âlim, âlim bolur dostlarım a
84
Allah degen çın aşıklar Burak mindi
Ma’şukıdın mihnet yetse boyun sundı
Tarikatnı bazarında cevlân kıldı
Hakikatnı deryasıdın öter dostlar
Hakikatnı deryasıdın algan kişi
Özi muñluğ köñli sınuğ közde yaşı
Hârlık-zârlık meşakkatdur daim işi
Didârını taleb kılıb tapar dostlar
Hakikatlığ aşıklarnı nefsi ölük
Üçyüzaltmışdört yüzkırktört hemme sülûk
Sözi şirin hulk u huşı yüz miñtürlük,
Bu dünyanı puçek pulğa satar dostlar
Ötti ömrüm şeriatga yetelmedim
Şeriatsız tarikatga ötelmedim
Hakikatsız ma’rifetge batalmadım
Kattığ yoldur pirsiz neçük öter dostlar
90
Şeriatda tecriddür dünyâsını terk etmek
Terk etmeyin dünyanı Hakk’nı süydüm demesüñ
Tarikatda ten-cânın terk etmek müşküldür
Terk etmeyin ten-cânın tecrid boldum demesüñ
Hakikatda harâmdur bir Hüdâdın özgesi
Andağ bolmay âşıklar didâr ârzu kılmasuñ
96
Efsânedür şeriat ferzânedür hakikat
Dürdânedür tarikat aşıklarğa münâsib
104
Şeriatda mürşid bolğan garib kullar
Şeriatdın alar menzil alur bolğay
Namâzığa şuru kılgan mü’min kullar
Uçmağ üyin ümid tutub turur bolğay
Şeriatdın tarikatdın beyân boldı
Hakikatdın Kur’an sözi kelâm boldı
Bu cehaña Muhammedni nurı toldı
Ul nur birle ikki cehan yarur bolğay
109
Tarikatga şeriatsız kirgenlerni
Şeytân kelip imanını alur ermiş
Uşbu yolnı pirsiz davâ kılğanlarnı
Sersân bolup ara yolda kalur ermiş
Tarikatga siyasetliğ mürşid kerek
Ol mürşidge itikâdlığ mürîd kerek
Hizmet kılıp Pîr rızâsın tapmak kerek
Mundağ âşık Hakdın ülüş alar ermiş
Şeriatnı tarikatnı biley deseñ
Tarikatnı hakikatge ulay deseñ
Bu dünyadın dürr ü gevher alay deseñ
Cândın keçken hâsları alar ermiş
122
Şeriatı salâhini kiymegünçe
Tarikatnı Burakığa minmegünçre
Cezb ü cünün alemige barmagunça
Hakikatnı meydanige kirse bolmas
124
Marifetni minberige minmegünçe
Şeriatnı işlerini bilse bolmas
Şeriatnı işlerini edâ kılmay
Tarikatnı meydanığa kirse bolmas
Tarikatde türlük edeb bilmegünce
Nefsi birle muharebe kılmagunça
Işk yolıga özin lâyık etmegünçe
Hakikatnı sırlarını bilse bolmas
Şeriatde murad oldur yolga kirmek
Tarikatde murad oldur nefsdin keçmek
Hakikatde aziz cannı feda kılmak
Candın keçmey ışk şarabın içse bolmas
125
Şeriatnıñ meydanığa özin salmay
Tarikatnıñ bostanıda cevlan kılmay
Hakikatnıñ deryasıdın gevher almay
Ma’rifet adabını bilse bolmas
128
Şeriatsız tarikatga ötüb bolmas
Hakikatsız marifetge yetib bolmas
Pîrsiz hergiz şevk şarâbın tatıb bolmas
Tatsa bolmas pir hizmetin kılmağunça
Hakikatnın yollarıda yüz miñ hatar
Belin bağlab yolga kirgen âhir yeter
Sır eşiğin yastanğanlar murad tapar
Tapsa bolmas Pîr hizmetin kılmağunça
131
Ol erniñ güli ul şeriatdur
Mevası tatlık lokma-ı tarikatdur
Kim kulunıñ kulı bolsa hakikatdur
Kaf tağın tükel yutsa turlanmaz ul.
Kul Hace Ahmed kattığlanıb küysin emdi
İç ü taşıñ ham kalmasuñ pişsin emdi
Dostlar meñe sözni aytsıñ emdi
Yok erse marifetiñ turlanmaz ul.
139
Bu âlemde resvâ bolup kan yutmasañ
Şeriatda tarikatda pir tutmasañ
Hakikatda cân u tendin pâk ötmeseñ
Gaflederdin seni ne dep cüdâ kılsun
Keçe yatmay hâb-ı gaflet harâm kılsa
Zikr-i kalb u zikr-i sırnı tamam kılsa
Miñ bir atın tesbih etip kelâm kılsa
Bende ne dep dergâhığa hatâ kılsun
165
Işk tecelli kılsa kimni vücudında,
Ne kılurın bilmey tün-kün hayran bolur.
Zikri fikri Hak visali bolur müdam,
Yaş oğlan dek ikki közi giryan bolur.
Dünya birle kalmas anı zerre işi,
Zikrin aytsa, nurga tolur içi, taşı.
Allah degeç, revan bolur közde yaşı,
Işk otıda küyüb-yanıb, biryan bolur.
Şeriatdın tarikatga kadem koygan,
Dünya işin terk eyleben Haknı süygen.
Hakikatniñ esrarıdın mâna alğan,
Marifetni meydanıda üryan bolur.
168
Eyâ dostlar, haber berib şeriatdin,
Tarikatda Allah yadın aytıñ, dostlar
Arif canlar haber berür hakikatdın,
Allah teyu Hak zikrini aytıñ, dostlar.
Kim ki Allah dedi, anda özin tabtı,
Hakikatniñ sözin sözlar öler vakti.
Neçe yıllar Şeddad, körüñ, uçmah yaptı,
Kirelmedi, andın ibret alıñ, dostlar.
Kul Hoca Ahmed, Hak zikrini aysañ müdam,
Rahmet yağar başıñ üzre aled-devam.
Erenlerniñ hizmetide bolsañ müdam,
Azad kılsa, darus-selâm barur, dostlar.
193
Eyâ şeyha, taliblerge yolnı körgüz,
Şeriatnıñ beyanını kılmas musan?
Tarikatda kulavuzsız yolğa kirse,
Hakikatnıñ yollarını aytmas musan?
201
Şeriatnıñ şeraitin terk etmeyin,
Tarikatnıñ işlerini eda kılsun.
Tarikatda perhiz kılıb takva kılğan,
Körüb, bilib, helalidin cüda kılsun.
Hakikatniñ deryasıdın güher alğan,
Marifetniñ meydanıda cevlan kılğan.
Küyüb-pişib iç bağrını otka salğan,
Andağ âşık elif kaddin duta kılsun.
205
Şeriatnı sözledi, tarikatnı izledi,
Hakikatnı közledi, yâ Mustafa Muhammed.
Sabr eyledi kanaat, takva eyleb kılavet.
Keçe-kündüz ibadet, yâ Mustafa Muhammed.
211
Arif uldur, Hak emrini pas eylese,
Masivadın nefsin yığıb has eylese.
Şeriat heme beş hurufdur rast eylese,
Andın sonra tarikatge kirmek kerek.
Tarikat heme beş hurufdur, eger bilseñ,
Ta’ayyun bilib, şeraitin eda kılsañ.
Beş küçesin seyran kılıb, yeldek ötseñ,
Andın sonra hakikatge kirmak kerek.
Ul hem beş harf yahşı bilse Hakk’a yeter,
Maumenlik zamiridin bî-şek keter.
Bilse kılsa, ibâdetge yoktur hatar,
Marifetniñ meydanıga kirmek kerek.
Ul beş huruf meydanıda cevlan kılur,
Zahir batın bi-tevakkuf nalan kılur.
Yetti aza közlerini ketan kılur,
Mürşid bolub, iradetge kirmek kerek.
Bu yollarnı tay kılmayın mürşid bolsa,
Fasık, câhil mürid bolub, kolın alsa.
Mundağ ef’al tanla anda merdud bolsa,
Mahşergahnı halkı tamam külmek kerek.
2) Yesevi Hikmetlerinde “Tarikat” kelimesi altmış sekiz kez kullanılmıştır.
12
Tarikatnı yollarını ukbası köp
Pak ışkını kolğa almay bolmas yürüp
Didarını körse bolmas tün kün uyup
Heç uhlamay didarını kördüm mena
Tarikatnı yolı kattığ turfa şaştım
Başım kattı Pîr-i muğan sarı kaçtım
Pîr etegin tutup bâtın közin açtım
Resva bolup yollar kezip yürdüm mena
Tarikatnı yollarıdur kattığ azab
Bu yollarda neçe âşık boldı turab
Işk yolığa her kim kirse hali harab
Erenlerdin yolnı sorap yürdüm mena
Tarikatnı yollarıdur turfa uluğ
Ruzi kılgan bendesige bolğay yavuğ
Uçkunige takat kılmas yetti tamuğ
Ey yaranlar aziz candın toydum mena
Şeriatdur aşıklarnı efsanesi
Arif âşık tarikatnı dürdanesi
Kayda barsa cananesi hemhanesi
Bu sırlarnı arş üstide kördüm mena
29
Tarikatnı bilmedim hakikatge kirmedim
Pîr buyruğın tutmadım özri köptür Hâce Ahmed
36
Muhammedni biliñ zâtı arabdur
Tarikatnı yolı külli edebdür
48
Muhabbetni deryaside gevvas bolup
Marifetni gevherini algum kelür
Tarikatnı meydanıda pervaz kılıp
Ul tubi darahtige kongum kelür
Âşık kullar Hak yadıdın hali ermes
Hakikatlığ bu dünyaga meyl kılmas
Çın âşıklar dünya ukbin hergis almas
Men teki bu dünyanı koygum kelür
64
Cânâneni tapay deseñ seher turğıl
Aşıklarnıñ meclisige özüñ urğıl
Haknı izleb yığlab yürüb mâtem kurğıl
Mâtem kurmay tarikatga kirer mukin?
66
Tarikatnı bâzârıda sevdâ kılsam
Mansur-yañlığ “Enel-Hakk”nı gavğa kılsam
Hizmet kılıb derdi hâlet beyân kılsam
Köksümdeki kürrelerin açar mukin?
74
Zahidlerge zühd ü amel takva kerek
Riyâzetlik aşıklarga fetva kerek
Ul tarikat er bolgaña da’va kerek
Seherlerde kobub taat kılgum kelür
81
Didâr üçün cânnı kurbân kılmagunça
İsmâil dek didâr ârzu kılmañ dostlar
Cândın keçip tarikatga kirmegünçe
Aşıkmen dep yalğan davâ kılmañ dostlar
Menlik birle tarikatga kirmediler
Cândın keçmey yolğa kadem koymadılar
Nefs öltürmey teslim fenâ bolmadılar
Ham tamalığ birle yolğa kirmeñ dostlar
Mürşidlerni hizmetini kıl ihtiyâr
Özlügümdin yolğa kirdim deme zinhâr
Yahşı bilseñ tarikatnı hatarı bar
Kılavuzsız uşbu yolğa kirmeñ dostlar
102
Muhabbetni Burâk’ını minip yürgen
Andağ âşık tarikatda cevlân kılgan
Sır şarâbın içip ezel rûhı kañan
Işk bâbıda nida kılıp yürür bolğay
107
Eyâ dostlar kabsab keldi karanğuluk
Ümidim bar ol İzimdin hem yaruğluk
Tarikatnı bazarıdur hem kuruğluk
Niyazlık kul kirib sevda eter ermiş
123
Candın keçib baş oynamay halis bolmas
Tirik ölmey mecaziğe rast sözlemez
Hakikatnı şahı birle raz etelmez
Halis bolmay dünya ukbin salsa bolmas
Tarikatnı şevki, zevki küymek-yanmak
Hakdın kaçgan nâcinslerdin kaçıb tanmak
Yüz miñtürlük cefa tegse boyun sunmak
Boyun sunmay ışk dükanın kursa bolmas
135
Ol makâmnı bildürgeni rehber kerek
Tarikatnı pişeside safder kerek
Uşbu yolnı zabt eylegen server kerek
Andağ mürşid uçmağ mülkin tayrân kılur
136
Tarikatnı lezetidin tatkan kişi
Dünyasını din yolıda satkan kişi
Keçe-kündüz közde yaşı akkan kişi
Bu dünyanı kadrini kaçan bilür
138
Tarikatdur bu yol atın bilse derviş
Marifetni metâ’ıdın alsa derviş
Özge yollar bâd-ı hevâ sansa derviş
Hakikatnı meydânıda er ol bolur
153
Aşıklarğa ışkın berib âşık kıldı,
Rahman İgem öz yolığa sadık kıldı,
Çın talibni dergâhığa layık kıldı,
Layık bolub tarikatga kirdim mena.
155
Kiçiklikde kılğan işdin emdi yandım,
Tevbe tonın kiydim, tevfik kurın tandım.
Nefs kâfirni merkeb kılıb, tepib mindim,
Andın tegdi tarikatnı yeli meñe.
158
Tarikatnıñ bostanıdur huş gulistan,
Talibleri bülbül sıfat kılur cevlan.
Müyesser bolğaymu deb dürrü mercan,
İhlaslık kul mahrum bolub kalganı yok.
163
Tarikatnıñ yolı uzak kılsañ sefer,
Kimi yeter, kimi yetmes, kimge hatar.
İzlegenler erenlerge âhir yeter,
Er nazarı tekken kişi merdan bolur.
173
Pîrni lutfı Haknı lutfı tarikatde,
Hak inâmı pirge yeter hakikatde.
Hadiy bolub yolğa salğan marifetde,
Eşitib, ukub, hizmet kılıñ, dostlarım a.
202
Tarikatga kirgen âşık Haknı izler,
Ne sözlese hâl ilmini sözin sözler,
Seherlerde yadın aytıb arşnı közler,
Bâyeziddek bir kün özüm satkum kelür.
Hakikatnı deryasığa çomğan âşık,
Ul deryadın güher alıb çıkkan âşık,
Güher alğan dergâhiğe bolur layık,
Layık bolub güher alıb çıkkum kelür.
203
Eyâ dostlar, tarikatda bazar kördüm,
Rahtım tabıb ul bazarda dükan kurdum.
Gâfil köñlüm, özüm anda bidar boldum,
Razi berse, tün-kün sevda kılğum kelür.
3) Yesevi Hikmetlerinde “Hakikat” kelimesi elli dört kez kullanılmıştır.
11
Señe ceza Yaratkan’ga yalbarmadıñ
Allah deban tünler turub iñrenmediñ
Hakikatdın sözler aydım işitmediñ
Zalimlerni elkin uzun kıldım mena
12
Hakikatnıñ manasige yetgen kişi
Bihud bolup küyüb yanar içi taşı
Kanlar akar közleridin akkan yaşı
Köz yaşımnı tuhfe kılıb bardım mena
Hakikatlik aşıklarnı rengi sonuk
Ayinege nazar kılsa andın tanuk
Özi hayran köñli veyran közi yaşluk
Kudretige hayran bolup kaldım mena
Hakikatlığ çın aşıkga tuhfe bergüm
Ruzı mahşer neçüksen dep halin sorgum
Şefi’ bolup şefaatnı özüm kılgum
Rahmetiñdin ümid tutub keldim mena
17
Köñil közi yarutmayın tâat kılsa
Dergâhığa makbul emes bildim mena
Hakikatdan bu sözlerni pâk örgenip
Lâ-mekânda Hakdın sebak aldım mena
59
Eyâ dostlar yürek bağrım boldı kebab
Hakikatlığ âşık cândın ötti bolğay
Işk pertevi köñül mülkin kıldı harâb
Ul sebebdin aklu huşum ketti bolğay
71
Rehnemâdur Hace Ahmed gülistanı marifet
Sözler sözi hakikat açar köñül mülkini
73
Emr-i Hakk’a barça halk-ı âlemin boldı rızâ
Ol hakikat bendeler dâim rızâdur dostlarım
77
Didârını körüb bolmas tün-kün uyub
Pak ışkını kolga almay bolmas yürüb
Hakikatnı deryasını hatarı köb
Hiç uhlamay didarını körer dostlar
78
Muhabbetni meydanıda cevlan kılgan
Hakikatnı deryasıdın gevher algan
Marifetni meta’ını içke salgan
Yürse tursa dürr ü gevher saçar dostlar
99
Hakk kulları dervişler hakikatnı bilmişler
Hakk’a âşık bolğanlar Hakk yolığa kirmişler
127
Marifetniñ bostanıda cânıñ bergen
Muhabbetniñ meydânıda baş oynağan
Hakikatnıñ deryâsıdın gevher alğan
Gevvâs yañlığ ol deryâdın çıkmaz bolur
174
Hakikatlık bendelerge rozi berür,
Yeyib-içib nimetlerin yadın aytur.
Atın eşitib, edeb kılıb ta’zim kılur,
Ta’zim kılıb, didar körüñ, dostlarım a.
176
Dost tilegen ul bostanda karar kılmas,
Hakikatlik aşıkları ışksız bolmas.
Köñül mülkin berse aña közge ilmes,
Takva kılur içer nebat şerbetide.
217
Ne mundadur roze-namaz, ne hayr, ihsan u niyâz,
Yok hakikat, hayrı niyâz, men yığlamay kim yığlasun?
4) Yesevi Hikmetlerinde “Marifet” kelimesi ise otuz kez kullanılmıştır.
7
Elligtörtde vücüdlarım nâlân kıldım
Marifetni meydânıda cevlân kıldım
İsmâil dek aziz cânım kurbân kıldım
Bir ü Barım didârıñnı körermen mü?
50
Muhabbetni asasını kolğa alıp
Saadetni hırkasını teñe salıp
Muhabbetni yungı birle kanatlanıp
Marifetni butağige kongum kelür
116
Marifet meydanı içre bu köñülni şâd etib
Dünyasın terk eylegenler Hak birle sevda eter
166
Ey dostlarım, arifler halis suhbet eterler,
Ul suhbetde marifet dürlerini saçarlar.
Suhbet vakti hazır bol, erenlerge nâzir bol!
Ul Haletde erenler, erge nazar kılurlar.
Halet vakti erenler deryalarğa yüzlense,
Tabanları nem bolmay, deryalarnı keçerler.
Mürid bolsañ mürşidge, mehkem bolğıl, ey talib,
Müridlerin mürşidler her bab bilen sınarlar.
179
Marifetniñ bostanıda bülbül bolub,
Hak yadıda daim müdam meşğul bolub.
Kulluk kılsam hazretiğa çın kul bolub,
Bu haletde rihlet tanı atar mukin?
195
Şeyhmen teyu marifetni kıldı beyan,
Zâhir-bâtın , evvel-âhir kılsa âyân.
Şunkar yañlığ ruhı anıñ kılsa teyran,
Mundağ bolub mürîd yolğa salmas musan?
204
Kaldın keçmey hal tilini bilse bolmas,
Muhabbetni şarabıdın içse bolmas.
Marifetni bazarıga kirse bolmas,
Kaldın keçib bostan içre kirgüm kelür.
B-Divân-ı Hikmet’te Mürşid, Mürid
Tasavvufî geleneğin nesilden nesile intikalinde insandan insana eğitim esasdır. Öğretici pozisyonundaki mürşid ile çevresinde halkanan müridler tasavvuf yolundaki eğitimin ana unsurlarıdır. Yesevi Hikmetlerinde tasavvuf terminolojisinin temel kavramlarından “Mürşid” kelimesi 17 ve “Mürîd” kelimesi ise 15 mısrada işlenmektedir.
1)Mürşid kelimesine yer verilen hikmetler:
76
İradetsiz icâzetsiz mürşid bolmas
Tarikatnıñ yollarını hergiz bilmes
Mübtedidür iradetge layık ermes
Andağlardın yırağ-yırağ kaçmak kerek
81
Mürşidlerni hizmetini kıl ihtiyâr
Özlügümdin yolğa kirdim deme zinhâr
Yahşı bilseñ tarikatnı hatarı bar
Kılavuzsız uşbu yolğa kirmeñ dostlar
Mürşidlerge hizmet kılsañ nefsge âfet
Tegme nâdân bu yollarda kılmas tâkat
Sâdık kullar bu yollarnı bilür râhat
Tirig ölmey didâr ârzu kılmañ dostlar
147
Ey mü’minler, oşal şeyhni beyanını,
Men aytayın, yahşi tiñlen ayanını,
Kıyametde yükler mürid günahını,
Sırat üzre titreb-kakşab turar ermiş.
Kolın tutsañ dünya mehri dildin keter,
Halkasıda ma u menlik cümle keter,
Nazar kılsa, ikki alem işiñ biter,
Andağ mürşid lâ-mekânda yürer ermiş.
163
Gevvas kerek ul deryağa özin salsa,
Karmak salıb nehenglerin sayd eylese,
Dürri maksud andın keyin kolga alsa,
Andağ mürşid halk içinde pinhan bolur.
169
Pîri mürşid kılsa müdam emri Ma’rûf,
Mürüvvetlik, şirin sözlik, yahşi hoyluk,
Keçe-kündüz riyazetni çekse ul hob,
Andağ pirni hizmetide yürüñ, dostlar.
2) Yesevi Hikmetlerinde “Mürîd”
50
Merdan erür Hak yolını başçıları
Mürid birle Hüda ara elçileri
Vahdaniyet deryasını yolçıları
Astanede barıb derban bolgum kelür
80
Ey birâder mürid sözi yalğan aytmas
Dini süstrak münâfıklar neler demes
Ol ezeldin tire-bahtdur özge kelmes
Çın ümmetsen iştib Dürûd aytıñ dostlar
89
Müsülman müsülmannı kıldı katil
Nâhak tutub hak işlerin kıldı batıl
Mürid pirge kılmaydılar yüz ü hatır
Aceb şumluğ zamaneler boldı dostlar
130
“Ricalün la tulhihim” deb aytdı Hudâ
Oşal merdân mâsivâdın bolur cüda
Zikrin aytıb her nefesde olsa revâ
Tapar her dem Gavsü’l-ğıyas celâletin
Lâhed arâ mürid eger makam tutsa
Dervişlikde kırk tört makam andın ötse
Şeyhmen teyu binâ koyub otnı yutsa
Bimeşakkat tapmaz iman halâvetin
166
Halet vakti erenler deryalarğa yüzlense,
Tabanları nem bolmay, deryalarnı keçerler.
Mürid bolsañ mürşidge, mehkem bolğıl, ey talib,
Müridlerin mürşidler her bab bilen sınarlar.
173
Pîriñ gassal, mürid mürde sözleyelmes,
Köñül bergen pirdin özge közleyelmes.
Haknı tabgan Hakdın özge izleyelmes,
Eşitib, ukub, hizmet kılıñ, dostlarım a.
175
Muhabbetniñ şarabın içgen âşık nişanı,
Vale bolğan bülbüldek, feryad kılur daima.
Mürid mürde, pir gassal, okub yürür hasbi hal,
Körey deban ul cemal, cevlan kılur daima.
Müridlerin terbiyet, künde yüz min hasiyet,
Özlerin çopan sıfat, çopan kılur daima,
Halka kurub erenler, Hu zikrini başlasa,
Ul Zikriya payğambar hazır bolur daima.
183
Ukay deseñ, pir etegin mehkem tutkıl,
Tevbe kılıb dünya malın artka salğıl,
Urub nefsni şeyhiñ üçün özüñ satkıl,
Şundağ pirge mürid özin satmadı mu?
Hakikatlık er sözini nâdân bilmes,
Kil u kaldın söz sözlese, mecaz imes.
Yança çabsañ, kılıç bolsa, taşka ötmes,
Layğa çabsañ, kılıç aña ötmedi mü?
C-Divân-ı Hikmet’te Zikir-Zâkir
Tasavvufta manevî eğitimin temel aracı Zikir’dir. Arabca bir kelime olan zikir “anma, hatırlama” anlamına gelir. Allah’ın “Mezkûr” (zikrdilen) olduğu zikir eyleminde tasavvuf yolcusu Zâkir (zikreden, anan, hatırlayan anlamında) olarak aktif rol alır. Divân-ı Hikmet’te Zikr kelimesi 151, Zâkir kelimesi ise 53 yerde geçer.
1) Yesevi Hikmetlerinde “Zikr”
1
Yetti yaşda Arslan Bâbğa kıldım selâm:
“Hak Mustafâ emânetin kılıñ inâm”
Uşal vaktda miñ bir zikrin kıldım tamam
Nefsim ölüp lâ-mekânğa aştım mena
Nefsim meni yoldın urup hâr eyledi
Telmürtürüb halâyıkka zâr eyledi
Zikr aytturmay şeytân birle yâr eyledi
Hâzırsın dep nefs başını sançtım mena
2
Rahîm içre peydâ boldum nidâ keldi
Zikr ayt dedi azâlarım titrey berdi
Ruhum kirdi süngeklerim Allah dedi
Ol sebebdin altmış üçde kirdim yerge
Zikrin tamam kılıp öttüm divâneğe
Hakdın özge heç sözlemey bigâneğe
Şemin izlep şâgird kirdim pervâneğe
Ahker bolup küyüp yanıp öçtim mena
Beş yaşımda belim bağlap ta’at kaldım
Tatavvu ruze tutup âdet kıldım
Keçe kündüz zikrin aytıp râhat kıldım
Ol sebebdin altmış üçde kirdim yerge
3
Her subhidem nidâ keldi kulağımda
Zikr ayt dedi zikrin aytıp yürdüm mena
Işksızlarnı kördüm erse yolda kaldı
Ol sebebdin ışk dükânın kurdım mena
Onsekkizde çil-ten birle şarab içtim
Zikrin aytıp hâzır turup kögsüm teştim
Ruzî kıldı cennet kezip hurlar kuçtım
Hak Mustafâ cemallerin kördim mena
On tokkuzda yetmiş makâm zâhir boldı
Zikrin aytıp iç ü taşım tâhir boldı
Kayda barsam Hızr Babam hâzır boldı
Gavsu’l-gıyâs mey içürdi toydum mena
4
Yazuk birle yaşım yetti yigirme beş
Sübhân Igem zikr ögretip kögsümni teş
Kögsümdeki girihlerim sen özüñ yeş
Ol sebebdin Hakk’a sığnıp keldim mena
8
Elveda deb yer astıga kadem koydum
Yaruğ dünya haram kılıb Hak’nı süydüm
Zikrin aytıb yalguz bolub yalguz küydüm
Mustafa’ga matem tutub kirdim mena
15
“Fezkürûllah kesiran” dep ayet keldi
Zikrin aytıb zari kılıb yürdüm mena
Didarını aşıklarga vade kıldı
Işk yolıda canım berip yürdüm mena
18
Işkka kadem koyğanlar Hak dîdârın körerler
Mûsâ-sıfat mahşerde Hak’dın seval sorarlar
Sermest bolup vaslıda Hû zikrini kurarlar
Arslan Babam sözlerin işitiñiz teberrük
Yetti yaşda Arslan Bâb Türkistanğa keldiler
Başım koyup yığladım hâlim körüp küldiler
Miñ bir zikrin örgetip mihribânlığ kıldılar
Arslan Babam sözlerin işitiñiz teberrük
19
Cebrail vahiy keltürdi Hak Rasûlğe
Ayet keldi zikr etgin deb cüz vü küllge
Hızr babam saldı meni uşbu yolğa
Andın soñra derya bolub taştım dostlar
20
Sübhân İgem bir katre mey kılsa inâm
Zikr-i sırnı ayta ayta kılsam tamam
Hur u ğılmân cümle melek aña gulâm
Uçmah içre harîr tonlar biçer dostlar
21
“Ente’l-Hâdi Ente’l-Hakk” nı zikrin aytsam
Hadi bolsañ egri yoldın rastka kaytsam
Hû zikrini tilge alıb na’ra tartsam
Kolum tutub yolğa salgıl “Ente’l-Hâdi”
“Ente’l-Hâdi Ente’l-Hakk”nı zikri kavi
Pîr-i muğan sözleridin alsa fetvi
Bâtınları revşen bolup bolur yahşi
Kolum tutub yolğa salgıl “Ente’l-Hâdi”
22
Bende bolsañ zikrin ayğıl koluñ alsun
Yoldın azsañ rehber bolup yolğa salsun
Seherlerde zârı kılğıl rahmi kelsün
Kolum tutub yolğa salgıl “Ente’l-Hâdi”
“Ente’l-Hâdi Ente’l-Hakk”nı zikr-i Allah
Hakk zikrini ayğıl tınmay bolguñ âgâh
Rahîm Mevlam nazar kılsa olur nâgâh
Kolum tutub yolğa salgıl “Ente’l-Hâdi”
“Ente’l-Hâdi ente’l-Hakk”nı zikri dilde
Bilmes nâdân zikrin aytıb zâhir tilde
Menmen degen şeyh-i zaman âbu gilde
Kolum tutub yolğa salgıl “Ente’l-Hâdi”
“Ente’l-Hâdi Ente’l-Hakk”nı zikri uluğ
Hakk zikrini vird eylegen köñli sınuğ
Vird eylemey şeyhmen dese câyı tamuğ
Kolum tutub yolğa salgıl “Ente’l-Hâdi”
39
Ahmed muradı sensen, zikri-yu yadı sensen
İşler küşadı sensen ya Mustafa Muhammed
49
Hak Mustafa bihuş bolup özdin ketdi
Cibril kelip Hak Mustafa başın tuttı
Subhan İgem kudret birle zikr ögretti
Ümmet bolsam men hem zikrin aygum kelür
Kul Hâce Ahmed dünya körseñ zinhar kaçgıl
Zikrin aytıb tarikatnı yolun açgıl
Ayet hadis sözi birle dinar saçgıl
Erenlerdin dürr ü gevher algum kelür.
53
“Fezkürûni” zikrini aytgan kullar daima
Cümlesin hemrah behişt-i adn’de kördüm
Tüni küni uhlamay Hu zikrini aytganlar
Melâyikler hemrâhı arşnı üstide kördüm
54
Yolğa kirgen erenlerdin yolnı sormay
Yığlamay mu ey dostlarım hatâ kıldım
Hak zikrini keçe-kündüz vird eylemey
Eyâ dostlar öz cânıma cefâ kıldım
Allah aytur “Aşıklarım burâk-suvâr
Hak zikrini aytganlarga rahmet yağar
Köp yığlağan didarımnı bî-şek körer
Rûz-ı mahşer didarımnı âtâ kıldım”
Hakdın korkup mâl u pulnı süymegenni
Haknı aytıb bir dem yatıp uymagannı
Yatsa kopsa Hak zikrini koymagannı
Açtım bâtın közlerini binâ kıldım
56
Kul Hâce Ahmed kulluk içre sâbit bolsam
Zikrin aytıp zâkir bolup “Rabbi” desem
Zikrinde şevklenib küyüb yansam
Bu iş birle yâ Rab seni tapkay mu men?
58
Zâkirleri cem bolub tüzülmişde
Zikrü semâ’dın tosunı kurulmışda
Boyın ukbâ dünyâsıdın urulmışda
Köñil kuşı Hazret tabâ uçtı bolğay
60
Hakk Te’ala pertev saldı canım küydi
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Seher vaktde Pîr-i muğan bakıb sordı
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkirlerge va’de kıldı Kadir Hüda
Gor içinde âtâ kıldı hur u likâ
Zâkirlerni turar câyı darül-bekâ
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkir bolsa, şakir bolsa yeri cennet
Kanlar aksa közleridin kılmas minnet
Ümmet bolsañ zikrin aytmak sizge sünnet
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkirlerge Hüda özi va’de kıldı
“Fezkürûni ezkürküm” ayet keldi
Firdevs atlığ cennetidin mahzar keldi
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkirleri her nefesde zikrin aytar
Tevbe kılıb egri yoldın râstga kaytar
Zikrin aytsa asta âstâ şevki artar
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkirleri halka içre pertev körer
Anıñ üçün halka içre özin urar
Ma’şukını körgen zaman canın berer
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Yalğan âşık ma’şukıdın canın ayar
Ukba yolın arka taşlab dünya süyer
Hu halkasın kurğan yerdin eyler firar
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
“El kezzâbu la ümmeti” dedi Server
Bu sözlerge yol bergüvçi Hâdi rehber
Yalğançını ümmet demes ol Peyğamber
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Rahmân İgem çın âşıknı yolın açar
Muhabbetni şevki birle yaşın saçar
Allah teyu kayda barsa şeytan kaçar
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkirleri zikrin aytıb nâle kılur
Köz yaşını sarığ yüzge jâle kılur
Biyâbanlar kezib özin vâle kılur
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkir kullar Hakk fermânın mehkem tutar
İhlâs birle Allah teyu kanlar yutar
Halka içre kirgen vaktde candın öter
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Bi-tehâret zikr aytğañ a la’net yağar
Oşal küni bolğan ferzend şeytan tuğar
Öler vaktde evvel kelib şeytan bakar
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Bî-tehâret zikrin aytgan imân etmes
Öler vaktde Hak Mustafa kolın tutmas
Sübhan İgem günahını hergiz ötmes
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Mü’min bolsañ bi-tehâret zikrin aytma
Kerâmetler aytıb halkga diniñ satma
Müslümanlığ da’va kılıb kâfir ketme
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkir bolsañ zikrin aytmay hergiz yatma
Nadân birle nâ-cinslerge hiç söz katma
Münâfıklar haldın sorsa bir söz aytma
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Kul Hâce Ahmed yamanlarnı yamanı sen
Barça buğday el tutmagay samânı sen
Yoldın azğan gümrâhlarnı nâdânı sen
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
61
Çın âşıklar keçken ermiş cânın taşlap
Edhem-sıfat berhem urup mâlın taşlap
Hu Hu teyü Hak zikrini aytıp hoşlap
İmân tasdik kılıp bağrın kebâb etti
64
Hakk vaslığa yetey deseñ zâri kılğıl
Zikrin aytıb erenlerge yârı bergil
Cefâ tartıb erenlerdin ülüş algıl
Uluş almay didârını körer mukin?
65
“Yâ Rabbenâ” zikrin aytıb zâkir bolsam
Sansız mihnet başga alıb şâkir bolsam
Yahşilarnı sohbetide hazır bolsam
Miskin bendeñ feyz u fütuh alar mukin?
66
Yol astıda aziz başım tufrak kılsam
Cân u dilim Hakk yolığa şeydâ kılsam
Zikrin aytıb murdar tenim âfak kılsam
“Elest” hamrın miskin bendeñ içer mukin?
78
Âşık uldur Hakk’a canın kurban kılsa
Zikrin aytıb çarzarb urub seher tursa
Erenlerdin feyz ü fütuh tola alsa
Sultan bolub dürr ü gevher saçar dostlar
79
Yaratkan Bir ü Bar’ım yolın izleb
Şeytan la’in yollarıdın kaytıñ dostlar
İhlas birle muhabbetni camın içip
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Hayy zikrini aytıb içgen cam-ı şarap
Yol üstide aziz başı misli turab
Allah içün hali harab bağrı kebab
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Astanege başım koyup zari kılsam
Halka kurup kim zikr aytsa yarı bersem
Zikrin aytıb ol suhbetdin dürler tersem
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Amel kılmay âlim ilmin basıp yürgey
Ölüp barsa tar lahedde canı küygey
Allah, Rasûl diniñ kim dep haybet kılgay
Can u dilde Hayy zikıini aytıñ dostlar
Münker-Nekir “Men rabbük” dep seval kılgay
Kâl ilmidin bir nuktası kâr kılmagay
Va hasreta amelsizler neçük kılgay
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Allah degen kend u esel peyda kıldı
Ahiretde Allah birle sevda kıldı.
Amel kılgan çın âlimni dânâ kıldı.
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Kalıñ çırağ haliñ pilte yağı yaşıñ
Neçe aytsam behre almas köñli taşıñ
Yol üstide tufrak bolsun aziz başıñ
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Essiz âlim amel kılmay yolda kalur
Okup okmay dünya malın kolga alur
Menmenlikdin essiz ömrün zayi kılur
Can u dilde hayy zikrini aytıñ dostlar
Zâhir buzub bâtın tüze âlim bolsañ
Ruz-ı mahşer koluñ tutgay tañ la barsañ
Va veyleta nedamet dep yolda kalsañ
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Âlim uldur namaz okub ta’at kılsa
Hak’dın korkub ahiretni gamın yese
Kur’an okub Hak’dın korkub zar iñ rese
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Andağ âlim ikki közi giryan bolur
Seherleri erte kopub nâlân kılur
Hak yolıda küyüp yanıb biryan bolur
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Hârlık tartgıl kafr nefsiñ başı katsun
Daim müdam bu dünyadın yığlab ötsün
Tufrak bolgıl alem seni basıb ötsün
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Harlık tartıb Hak Mustafa Ümmet dedi
Asi cafi ümmetlerin gamın yedi
Anıñ üçün ümmetleri kuvvet aldı
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Ümmet üçün bağrıda yok zerre bütün
Ümmet dese dimağıdın çıker tütün
Hak Te’ala kılgay mu dep bizni otun
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
Kul Hâce Ahmed alay deseñ Hak’dın ülüş
Bâyezid dek nefsiñ birle tün kün uruş
Ey bihaber ümmet erseñ buldur reviş
Can u dilde Hayy zikrini aytıñ dostlar
82
Keçe kündüz bi-gam yürdüm zikrin aytmay
Cehd eyleben tüni küni fikrin etmey
Muhabbetni bâzârıda özni satmay
Nefsim meni yüz miñ taâm tiler dostlar
Eyâ gâfil Hak zikrini tildin koyma
Dünyâlıkdın bir zerreni kolğa alma
Erenlerni arkasıdın hergiz kalma
Yolğa kirgen âhir murâd tapar dostlar
Didâr körey degen kullar bidâr bolur
Yürse-tursa, yatsa-kobsa zikrin aytur
İçi taşı andağ kulnı nurğa tolur
Allah nurın andağ kulğa saçar dostlar
85
Kulmen degen tınmay zikrin aytar
Işk otığa bağrı küyüb feryad eter
Bîhaberler ömrün bilmey yelge satar
Gaflet birle cehennemge keter dostlar
93
Kul Hâce Ahmed sâati bir zerre yok tâatı
Zikri cânnı râhatı seher vakti bolğanda
98
Derviş Haknıñ manzurı zikri turur gülzârı
Haknı yâdı esrârı hub edebliğ dervişler
102
Bul hevesni teni küyse canı küymez
Ol sebebdin ışk kadriğe yetib bolmas
Erenler sohbetiğe kaçıb kelmez
Zikr dua riya kılıb yürür bolğay
103
Cünun içre başın yarğan kanı câri
Zikrin aytsa Allah özi Bir ü Barı
Seherlerde kan yığlamak kâr u bârı
Aşıkları her kün yüz miñ gâzi bolğay
108
Keliñ yığlıñ zâkir kullar zikr aytaylık
Zâkirlerni Hudâ bî-şek süyer ermiş
Işksızlarnı imânı yok ey yârânlar
Duzah içre tınmay dâim küyer ermiş
Muhabbetdin haber algan cânnı bilmes
Başı ketse tâ yârı yok cânnı bilmes
Işk kelâmı zevk taâmı nânnı bilmes
“Hu-Hu” teyü zikrin aytıp yürer ermiş
113
Bu Yesevi Miskin Ahmed hayran kalıb
“La İlahe İllallah”nı tilge alıb
Hak zikrini canu dilge vâsıl kılıb
Uç kuşını lâmekânda körer ermiş
114
Allah yâdı nurın kimge atâ kılsa
Nefs u heva menmenlikdin kalur ermiş
Bende eger zâkir bolub Allah dese
Tutmış köñül zengârını açar ermiş.
“Fezkürûni ezkürkum” iştib nidâ
Zikrin aytıb emrin tutub müşahedâ
Kirib gorga tartıb türlük mücahedâ
Âşık canlar sır şarabın içer ermiş.
127
Hakk yâdıdın zerre gâfil bolmağanlar
Yatsa kopsa Hak zikrini koymağanlar
Vallâh-billâh dünyâ harâm almağanlar
Gor içinde ol kul hergiz ölmez bolur
128
Uşbu yolğa kadem koyğan candın keçti
Zikr-i kalbin ayta ayta köksin teşti
Andın soñra cânân bakıb eşik açtı
Açsa bolmas Pîr hizmetin kılmağunça
133
Zâkir bolup zikrin aytsa kelgey nidâ
Şeytan-la’in yetmiş ferseñ bolğay cüdâ
Derdi bolsa Hak derdige bergey devâ
Andağ kulnı özi izlep cânan kılur
Kul Hâce Ahmed bendemen dep urmagil lâf
Riyâ birle kılğan tâat barça gezâf
Şeriatda tarikatda kârıñ hilâf
Ahiretde kezzâblarnı üryân kılur
137
Tañ atkunça zikrin aytkıl canıñ birle
Tağ u çölnü bostân kılgıl kanıñ birle
Taşdan kattığ taşka yatkıl yanıñ birle
Yoldın azğan yüz miñ gâfil merdân bolur
Zikrin aytğıl kanlar aksun közleriñdin
Hikmet aytğıl dürler tamsun sözleriñdin
Güller unsun her bir baskan izleriñdin
Gülge baksañ gül açılıp bostan bolur
140
Hakk zikrini mağzı cândın çıkarmasañ
Üç yüz altmış tamurlarıñ tebretmeseñ
Törtyüzkırktört süngekleriñ kul kılmasañ
Yalğançıdur Hakk âşık bolğanı yok
143
Behişt aytur: “Men artuk zâkir kullar mende bar
Zâkirlerni köñlide zikr ü fikr-i Sübhân bar”
146
Aşıkları zikrin aytıb hormas ermiş,
Barğan sarı yigit bolur, kormas ermiş.
Halka tapsa, âşık işge hormas ermiş,
Kehf itidek ârif sangıdın kalmas ermiş.
Âşık kullar iñreyürler tün-kün tınmay,
Zar iñreben na’ra urar bağri tolmay,
Zâkir kullar erra tartar daim harmay,
Suhbet tapsa can oynatıb harmas ermiş.
160
Ruhi halet zikrullah, la ilahe illallah,
İsmi a’zam hüvallah, bu halkanıñ içinde.
Her kimige zevk hale, bolsa bolur bu vale,
Sakiy sunar piyale, bu halkanıñ içinde.
162
Fikru zikri Hak İgemni senâsıdur,
Didar taleb kılıb yürgen gedasıdur,
Haknı zikri cümle derdni devasıdur,
Dünyalığdın kolga zerre almas bolur.
Kul HocaAhmed, âşık bolsañ, zari kılğıl,
Halka kurub kim zikr aytsa, yarı bargıl.
Zikrin aytıb, suhbet içre dürler tergil,
Güher alğan hergiz gâfil bolmas bolur.
169
Allah degen bendelerni inayeti,
Talebide yürgen bende Hak rahmeti,
“Fezkürûni ezkürküm” Hak ayeti,
Dem ğanimet, Allah zikrin aytıñ, dostlar.
170
Eyâ dostlar, âhir boldı zamanemiz,
Heç kalmadı bu dünyada nişanemiz.
Haber berdi “aduvven” deb Cananemiz,
Allah zikrin tınmay aytıb yürüñ, dostlar.
172
Koyğıl dünya fikrini, kılğıl Haknı zikrini,
Buzgil şeytan mülkini, zâkir bolğıl her zaman.
175
Mürîdlerin terbiyet, künde yüz min hasiyet,
Özlerin çopan sıfat, çopan kılur daima,
Halka kurub erenler, Hu zikrini başlasa,
Ul Zikriya payğambar hazır bolur daima.
178
Yahşılarnı suhbetide kâim bolsam,
Hu-Hu teyu zikrin aytıb daim bolsam.
Aşıklardek çarh uruban canım bersem,
Dergâhıda Hocam kabul kılar mukin?
180
Erenler uşbu yolda candın keçti,
Zikrin aytıb seherlerde bağrın teşti,
Cefa tartıb bu dünyanıñ zehrin içti,
Andağ âşık rahat bilen yeter mukin?
Eyâ dostlar, seherlerde nale kılğıl,
Köz yaşıñnı akuzuban jale kılğıl,
Hak zikrini aytıb özüñ vale kılğıl,
Vale kılğan Hak vaslige yeter mukin?
181
Tilim bilen Allah zikrin cariy kılsam,
Seher vaktda kobub yığlab zari kılsam.
Himmet kılıb keçe-kündüz karı kılsam,
Dergâhide Hocam nazar salğay mukin?
Ya Rabbena, yadıñ bilen bolsam müdam,
Barı ümrüm zikriñ bilen bolsa tamam.
Ruze tutub namaz okub her subh u şam
Taleb kılsam hacet reva bolğay mukin?
Kul HocaAhmedni uşbu sözi arzu erür,
Arzusığa yetelmeyin kayğu yeyür.
Taklid kılıb Hu zikrini aytıb yürür,
Hu-Hu desem sahibdilan bolğay mukin?
182
Cehanğa etimad etme, tiliñ Hak zikridin koyma,
Bu dünya ayşını sürme, bolursan namdar emdi.
184
Kul Hoca Ahmed, koyğıl emdi dünya fikrin,
Cehd eylegil, tınmay ayğıl Hak’nı zikrin.
Hazır bolub öleriñni emdi bilgin,
Emdi izleb, yâ Rab, seni taparman mu?
188
Kul HocaAhmed, bu dünyada bi-gam ötdüñ,
Hak’dın korkmay tan atkunça kopub yatdıñ.
Dünya tileb Hak zikrini taşlab atdıñ,
“Tubu ileyh” okuy-okuy ölmeyin mü?
194
Mü’min degen bolur daim tefekkürde,
Fikr eyleb zikrin aytur uzak tünde,
Bolmas menlik bir zerre vücudında,
Andağ erni etegini tutmas musan?
203
Aşıkları özi birle bazar kılur,
Câhil kullar mü’min köñlin azâr kılur.
Gâfillerdin Huda, Rasûl bizâr bolur,
Hazır bolub, Hak zikrini ayğum kelür.
207
Didar üçün canın fida kıldı erse,
Tüni-küni Hak zikrini aydı erse,
Kul HocaAhmed, bu gurbetge tüşti erse,
Eşitiñ, dostlar, ölmeslikke imkan bar mu?
210
Eyâ dostlar, tün-kün tınmay zikrin aytıñ,
Zikrin aytıb kulluğında bolmak kerek.
Kulluk kılıb tekbir aytıb suhbet kursa,
Herne barı bolsa Hakdın körmek kerek.
Sahralarda çar-zarb urub zikrin başla,
Hay u heves, maumenlik yırak taşla.
Keçe-kündüz tekbir aytıb tinmey işle,
Zikrin aytıb sıdkı birle turmak kerek.
2) Yesevi Hikmetlerinde “Zâkir”
10
Çın zâkirge Hüda özi kıldı rahmet
Tañla barsa cennet içre berür hil’at
Ruz-ı mahşer didar körüb sorgay devlet
İşitib okup yerge kirdi Kul Hâce Ahmed
13
Zâkir bolup şâkir bolup Haknı taptım
Dünya ukbâ harâm kılıp yançıp teftim
Şeydâ bolup resvâ bolup cândın öttim
Bi-gam bolup yer astığa kirdim mena
18
Zâkirmen dep zar urar çıkmas köziden yaşı
Dilleride ğamı yok nâgeh ağrığay başı
Mekr ü hîle kılurlar malûm Hudâğa işi
Arslan Babam sözlerin işitiñiz teberrük
33
Hâs ışkıñnı körset meñe şâkir bolay
Erre koysa Zekriyâ dek zâkir bolay
Eyyüb-sıfat belâsığa sâbir bolay
Her ne kılsañ âşık kılğıl Perverdigâr
56
Tınmayın hazretiñde Allah desem
Zâr iñreben zâkir bolup “Rabbi” desem
Kulı bolup kullugıñda boyun sunsam
Bu iş birle yâ Rab seni tapkay mu men?
59
Aşıklarnı ağzı handan dili lerzân
Allah üçün közde yaşı bağrı biryan
Cânı zâkir, köñlü şâkir, fıkri cânan
İnşaallah kıl köbrigi ötti bolğay
63
Yahşilerniñ sohbetide zâkir bolsam
Her ne cefâ tekse meñe şâkir bolsam
Eyyüb sıfat belâsığa sâbir bolsam
Dostlar Hâcem meni bendem degey mukin?
87
Tili köñli sarı birle zâkir bolub
Üçyüz altmış tamırları kanğa tolub
Yazu kışın bülbüldeyin vâle bolub
Sayra kılıb şahdın şahga konar dostlar
91
Didârını taleb kılsañ ey zâkirler
Cândın keçip halka içre körüñ didâr
Şevkiñ birle Allah aytıp râstğa kaytıp
Tün uykusun harâm eylep bolğıl bidâr
95
“Lailahe illallah” dep zâri kılgıl
Hakk zikrini her kim aytsa yarı bargıl
Pîr-i muğan hizmetine yügrüp yürgil
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
Zâkir bolub şâkir bolub Hakk’nı süygil
Seher vaktde kopub nefsiñ közüñ oygıl
Bâyezid dek âşık bolub dünya koygıl
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
Yürseñ-tursañ, yatsañ-kopsañ Hakk’nı aytsañ
Zâkir bolub şâkir bolub candın ötseñ
Vallâh-Billâh dünya haram taşlab atsañ
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
Pîr-i muğan etegini muhkem tutgıl
Marifetni bazarıda özüñ satgıl
Mey nuş etip sema kılıb zikrin aytgıl
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
Derd-i halet peydâ kılıb yolğa kirgil
Pervane dek şem’ni körüb özüñ urgıl
Kayda barsañ zikrin aytıb dükan kurgıl
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
Muhabbetni meydanıda baş ornatsañ
Hû-Hû teyü zikrin aytıb can kıynasañ
Didar tileb kan yaş töküb zâr iñ reseñ
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
Ey nâ-insaf dünya fâni Hakk’a yanğıl
Bende bolsañ Hakk zikrini tınmay aytğıl
Pîr-i muğan hizmetide cefa tartgıl
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
175
Andın sonra Hak nurın zâkirlerge saçarlar,
Melaikler saf tolub, erre başlar daima.
Muhabbet şarabını kolga alıb Muhammed,
Zâkirlerge sunuban, sakiy bolur daima.
178
Allah için merdanevar canım bersem,
Zâr iñreyüb zâkir bolub Rabbim desem.
Ehl u iyal, hanumanım yetim kılsam,
Dergâhıda Hocam kabul kılar mukin?
202
Aşıklarnı devasıdur Haknı yadı,
Zâkirlerni muradıdur Hak didarı,
Keçe-kündüz yığlab kılur Hakk’a dadı,
Çın derdlikdin derd ü mihnet tartkum kelür.
D-Eleştiri İçeren Hikmetler
Tasavvuf ile ilgili eleştirilerin önemli bir kısmı, tasavvufî eserlerin eleştirel bir bakıştan yoksunluğu ve çokça seslendirilen bir söylemle sadece “gül-bülbül” edebiyatı olması ile ilgilidir. Yesevî hikmetleri arasında yer alan aşağıdaki hikmet Yesevî’nin Türkçe hikmet söyleme duyarlılığına yönelen eleştirlere verilen bir yanıt olması ile dikkat çekicidir. Bu hikmet aynı zamanda dinî söylemlerin, muhatabın aklına hitap etmemesi halinde faydalı olamayacağına işaret edişi ile de önem taşır.
71
Huşlamaydur âlimler sizni aygan Türki’ni
Âriflerdin eşitseñ açar köñil mülkini
Ayet hadis ma’nası Türki bolsa muvafık
Ma’nasıga yetgenler yerge koyar börkini
Kazı müfti mullalar şeriatda râhnı
Ârif âşık alıbdur tarikatnı arkını
Amel kılğan âlimler dinimizni çırağı
Burak miner mahşerde egri koyar börkini
Amel kılsa âlimler din u ayın yarukı
Körse bolur alarnı rengi ruyı körkini
Amel kılmay “kâl” ilmin okuy bilmey kalğanlar
Arkasığa köterür kırk eşekni yükini
Hâcemen dep laf urma uşbu dünya bîpayan
Bilemen dep aytma sen köñüldegi çirkini
Rehnemâdur Hâce Ahmed gülistanı Marifet
Sözler sözi hakikat açar köñül mülkini
Miskin zaif Hâce Ahmed yetti puştiñe rahmet
Farsi tilini biliben hub aytadur Türki’ni.
E- Divân-ı Hikmet’te Sahte Şeyhler ve Sahte Dervişler
Tasavvuf lieratüründe ‘maneviyat yolunun istismarcısı’ olarak tarihte kayda girmiş kötü örneklerden hiç söz edilmemiş olduğu iddiası da kayda değer bir konudur. Günümüzde de manevî istismarın, -araçları değişse bile- olanca şiddetiyle devam ediyor olması, konunun önemini ortaya koyar. Divân-ı Hikmet eleştirel içerikli bir söylemi taşıdığı gibi, Yesevî hikmetlerinde insanların manevî duygularını sömüren sahtekârlara yönelik mısralar önemli bir hacim teşkil eder.
129
Tatavvu’ roze tutar halklarğa şeyhlik satar
İlmi yok amidin beter âhir zaman şeyhleri
Belige fota çalur özüni kişi sanur
Arasatda oktanur âhir zaman şeyhleri
Başığa destar orar ilmi yok nege yarar
Okı yok yayın kurar âhir zaman şeyhleri
Alayıdın al kılur ma’mileni mal kılur
Essiz ömrin yel kılur âhir zaman şeyhleri
Şeyhlik uluğ turur Hazret’ge eltgen işturur
Aş bermes bağrı taş turur âhir zaman şeyhleri
Miskin Ahmed kandasen Hakk yolıda nedesen
İlmiñ yok ne sandesen âhir zaman şeyhleri
147
Âhir zaman şeyhleridin sözleyin,
İyman-islam bilmey şeyhlik kılar ermiş,
İlm örgenmey, amel kılmay, ma’ni ukmay,
Ahiretda kara yüzlük bolar ermiş.
Şeyhman teyu mihrab içre olturğaylar,
Halka içre halkğa zahmet yetkürgeyler,
Hay u Hû deb sermestliğin bildürgeyler,
Andağ câhil kandağ şeyhlik kılar ermiş.
Mundağ şeyhniñ kıyametde yüzi kara,
Nâdânlıkda şeyhlik kılur, işi riya,
Ruzi mahşer resva bolur, közi a’ma,
Evvel-âhir delalatde bolar ermiş.
Şeyh bolmakğa cem’ül-cem edna makâm,
Hazır bolub, agâh bolsañ aled-devam,
Pîr hizmetin neçe yıllar kılsa tamam,
Yok erse, zalu muzill bolar ermiş.
Ami şeyhler kulak, dumsız himar bolğay,
Himmetleri dünya malın yığar bolğay,
Halâyıknı yol azğurub keter bolğay,
Andağ şeyhler behayimdin beter ermiş.
Özlerini halklar ara tutkay uluğ,
Bâtınları içre yoktur zerre furuğ,
Men artuk, deb yürgenlerni cayı tamuğ,
Duzah içre kattık azab tartar ermiş.
Aybın aytsa, aççığlanıb uruşkaylar,
Özi bilmey yaman işge yürüşgeyler,
Kara yüzlük mahşer küni turuşkaylar,
Nedametde başı katıb yürür ermiş.
Ey mü’minler, oşal şeyhni beyanını,
Men aytayın, yahşi tiñlen ayanını,
Kıyametde yükler mürîd günahını,
Sırat üzre titreb-kakşab turar ermiş.
Mundağ şeyhniñ akılını degil ahmak,
Âmilikde şeyhlik kılur ermiş mutlak.
Bâtın içre aña tegar daim tokmak,
Kıyametda hasret kılıb yürer ermiş.
Çın şeyh bolsa, dünya malın süymes, bilin,
Tenle barsa, dûzah içre küymes, bilin,
Allah deban keçelerde uymas, bilin,
Yüzin körsen, tolğan aydek bolar ermiş.
Kolın tutsañ dünya mehri dildin keter,
Halkasıda ma u menlik cümle keter,
Nazar kılsa, ikki alem işiñ biter,
Andağ mürşid lâ-mekânda yürer ermiş.
Şeyhlik atın aña kılmak erur vebal,
Can bererde iymaniğa havf u zeval.
Ahiretde aña bolur her dem nekal,
Rahmân İgem mundağ kuldın bizâr ermiş.
Âdem erseñ, toğrı yolda yüre körgil,
Peyğamberni kılmışların kıla körgil,
Can u dilde tabiatın ayta körgil,
Bu yol yürgen maksudiğe yeter ermiş.
Kul Hoca Ahmed, eger bolsa aklıñ selim,
Kuruk otka takya kılmak hunı azim.
Tevbe kılsañ, şayed kabul kılğay Rahîm,
Tevbe kılsañ, Hûda rahmet kılar ermiş.
119
Ey köñül kıldıñ günâh hergiz püşeyman bolmadıñ
Sufîmen deb laf urub tâlib-i cânan bolmadıñ
Hayf ömrüñ ötti bir lâhza giryân bolmadıñ
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufîliğ şundağ mudur dâim işiñ gaflet birle
Dâne-i tesbih koluñda tilleriñ ğıybet birle
Selle-i çilpeç urarsen nefsi bed izzet birle
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî bolsañ saf bolğıl cürm ü isyân bolmasun
Tâat u takvâ kılıb köñlüñ perişân bolmasun
Cân u dilde yığlağıl mahşerde yalğan bolmasun
Sofı nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufîlik şartıdurur tünler kobub kan yığlamak
Her cefağa sabr etüben belni mehkem bağlamak
Tâlib-i Allah bolub her yahşi sözni sözlemek
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî ya tâat kılursan bârçası ucb u riya
Cân u dil dünyâğa mağrûr tilleriñde âh ü vâh
Cân berürde bolğuñ nûr-ı imândın cüdâ
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî bolmay neylesün üyde kılurğa işi yok
Sofıliğ da’va kılur halkga berürge âşı yok
Ah ü vâh derler yene közide katre yaşı yok
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî bolub nefs üçün her dem eşikge bakasen
Nezr alıb keldi mu deb her dem kişige bakasen
Allahnı la’netin boynuñga her dem takasen
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufîmen deb laf urarsen söz ü efğanıñ kanı
Aşkı surh u roy zerdü çeşmi hunbarıñ kanı
Mürşid-i kamil-i mükemmel rah-ı merdanıñ kanı
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî ya biğam yürersen dane-i tesbih alıb
Dünyağa mağrur bolub din işini arka salıb
Korkgıl emdi korkgıl emdi Hüdağa yalbarıb
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî bolub malıkes almak üçün kıldıñ cedel
Zâhiriñ sufinemâdur bâtınıñ dûn ü dağal
Ey bi-haber, ey bi-haber şermendesen ruz-ı ezel :
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Dâne-i tesbih alıb el közige hob sufisen
Nefs-i bedni aldıda tersa, cuhudni tovfisen
Bendeliğ kılıñ Hüdâğa yoksa segi kufisen
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî ya öz tavrıña yalğız Hüdağa bendesen
Aslıña baksañ eger alem içinde kendesen
Pür-günâh ü pür-hatar hem âsîyu şermendesen
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî ya kıldıñ muhabbet da’vasın divâne bol
Malu mülk ü hanümândın keçgil u bigâne bol
Kim Hüda deb sözlese miñ örgülüb pervâne bol
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Sufî ya da’vayı ışk kıl bârçadın bîzâr bol
Uykunı eyleb haram tünler kobub bîdâr bol
Derdi yok biderdni körseñ kaçgıl u âzâr bol
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ
Ahmedâ sen sufi bolsañ sufiliğ âsân emes
Hak Rasûl sufi bolub dünya malın süygen emes
Dünyânı süygen kişi bî-şek biliñ insân emes
Sufî nakş bolduñ veli hergiz müsülman bolmadıñ.
________________________________________________
(*) Araştırmacı-yazar.
bicehayati@gmail.com
RTÜK, Bilkent-Ankara-Türkiye.
(**)Buradan itibaren hikmet dörtlükleri başında yer alan rakamlar tarafımdan yayına hazırlanan Ahmed Yesevî’nin Divân-ı Hikmet’inin Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayınlanan nüshasında hikmetin sıra numarasıdır.
[1] Ferîdüddîn Attâr (1136-1221), Mantıku’t-Tayr kitabında Türkler’in efsânevî pîri olarak “Pîr-i Türkistan” diye tanımladığı Ahmed Yesevî’yi işaret etmesi zamanın iletişim imkânları göz önüne alınırsa önemlidir. Attâr’ın işareti, Yesevî’nin vefatından daha yüz yıl bile geçmeden Hazret Sultan Yesevî’nin tasavvuf dünyasında ulaştığı şöhretin bir göstergesidir. Söz konusu beyit şöyledir.
“Pîr-i Türkistan kendinden haber verdi
Dedi ki: En çok iki şeyi severim… “
Ferîdüddîn Attâr, Mantıku’t-Tayr, Çev. Yaşar Keçeli, Kırkambar Yay., İstanbul, 1998, s. 227-228.
[2] Alî-şîr Nevâi, Nesâyimu’l-Mahabbe min Şemâyimi’l-Fütüvve, (Haz. Kemal Eraslan, I-Metin), Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1996, s.383.
[3] Safi, Mevlana Ali İbn Hüseyn, Reşâhât min Aynül-Hayat, Yay. Haz., Necip Fazıl Kısakürek, Âlem Yay., 4. Baskı, İstanbul, 1998, s.11.
[4] Şuşud, Hasan Lütfi, İslam Tasavvufunda Hâcegân Hanedânı, İstanbul, 1958, s.12.
[5] Orun-Koylakî Safiyyüddin, Neseb-nâme (Haz. A.K. Müminov, Z.Z. Candarbekov), Türkistan 1992. s.40-42.
[6] Alî-şîr Nevâi, a.g.e., s. 440-441.
________________________________________________________
KAYNAKÇA:
Ahmed Yesevî : Divân-ı Hikmet ;(Yay.Haz. Dr. Hayati Bice) ; Türkiye Diyanet Vakfı Yay. (6. Baskı); Ankara,2010.
Ahmed Yesevî : Divân-ı Hikmet’ten Seçmeler ; (Yay.Haz. Prof. Dr. Kemal Eraslan); Kültür Bak. Yay. Ankara,1983.
Attâr, Ferîdüddîn , Mantıku’t-Tayr, Çev. Yaşar Keçeli, Kırkambar Yay., İstanbul,1998
Hemedânî Yusuf: Hayat Nedir? ; (Yay.Haz. Doç. Dr. Necdet Tosun); İnsan Yay.; İstanbul,1998.
Köprülü, Fuad; Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar; Diyanet İşleri Başk. Yay. ; Ankara,1966.
Nevâi, Alî-şîr, Nesâyimu’l-Mahabbe min Şemâyimi’l-Fütüvve, (Haz. Kemal Eraslan, I-Metin), Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1996.
Nurmuhammedoğlu Na’im-Bek: Hoca Ahmed Yesevî Türbesi; (Yay. Haz. Dr. Hayati Bice) ; Kültür Bak. Yay., Ankara,1991.
Seyfeddin Aziz; Satuk Buğra Han; (Çev. Rukiye Hacı) Kaynak Yay., İstanbul,2000.
***