‘Pozitif Ülkücülük’ Zamanı
Dr. Hayati BİCE
İnternet ortamında, sosyal medya üzerinden yazmanın/yazışmanın bir yazar için en önemli yararı, okurun izlenimlerini en kısa sürede alabilmesi oluyor; bu şekilde interaktif bir etkileşim ortamı da ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde “pozitif düşünce” konulu bir mesaj nedeniyle başlayan bir sohbet, bana “pozitif ülkücülük” kavramını da kullanabileceğimizi düşündürmüştü. Uzun zamandır okumayı düşündüğüm halde bir türlü fırsat bulamadığım ve ancak geçtiğimiz hafta sonu yaptığım uzun yolculuk sırasında okuyup bitirdiğim, dünya çapında “best seller” olan Dan Brown’ın “Kayıp Sembol” kitabında da aynı konunun ele alındığını görmem bu konuyu ele almama vesile oldu diyebilirim. [1]
“Pozitif Düşün; Tüm Dertlerinden Kurtul (!)…”
Pozitif Düşünce’nin insanın kaderini bile değiştirebileceği şeklinde “güncel batıl inanış”lar, “Secret” gibi kitaplar ve internet medyası üzerinden kitlelere bulaşıcı bir salgın gibi yayılırken ülkücülüğü/ülkücüleri pozitif / negatif ikilemine düşürme, kategorize etme riskine rağmen konunun pratikte fayda sağlayacağını gördüğüm için bu kavramın tartışılıp geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Şimdilerde çok sık rastladığım “Pozitif Düşün” sloganını ilk kez nerede okuduğumu/nerede-kimden işittiğimi hatırlayamıyorum ama, en az yirmi yıldır bu kavramı biliyorum ve hatta hemen her yerde kullanıyorum; öyle ki çocuklarım öğrenim süreçlerinde ilk İngilizce kelimelerini öğrenirlerken “pozitif düşün” anlamındaki “think positive” kelimesini de öğrenmişlerdir.
Olumlu davranışın teşvik edilip, olumsuz yaklaşımların yerilmesi İslâm’ın “iyiliği emredip kötülüğü yasaklama” olarak özetlenebilecek “emr-i maruf / nehy-i münker” formülünde özetlendiği söylenebilir. Yine artık bir terim haline gelmiş olan “şeytan taşlamaktan tavafa fırsat bulamamak” kavramı da, her olayda negatif yaklaşımı esas almanın, bir süre sonra olumlu işler üretecek enerjinin yitirileceğine işaret eder.
Yanlışlıkla Hz. Rasûlullah (s.a.v.)’a atfedilen, ancak bazı yazılı kaynaklarda Hz. İsa ile ilişkilendirilen o çok meşhur, ‘köpek leşi’ rivayetindeki “ne güzel dişleri var” sözleri de “pozitif düşünmek” adına verilebilecek güzel bir örnektir. [2]
Yine hemen herkesin bildiği Şeyh Galib el-Mevlevî’nin “Hoşça bak zâtına kim/ Zübde-i âlemsin sen”beytindeki “hoşça bak zâtına…” parolası da bizim tasavvufî geleneğimizin bu vadideki önemli bir işaret taşıdır.
Konu aslında ülkücü camia, -hiç değilse bazı ülkücüler- için yabancı da sayılmaz. Ülkücü aydın tipinin, -çok şükür ki- ülkemizde yaşayan sayılı örneklerinden Prof. Dr. İskender Öksüz’ün bir zamanlar aktif olarak görev aldığı sağlık/hayat tarzı tavsiyeleri sitesine “drpozitif” adını verdiğini de biliyordum.[3] Bu sitede insanlara hayatlarını kolaylaştıracak sağlık ve beslenme önerilerinde bulunuluyordu. Alanında öncü bir site olan drpozitif.com’a yaptığım son ziyaretimde son yıllarda aktivitesini yitirmeğe başladığı izlenimi edinsem de, aslında sağlıklı beslenme, beden sağlığını koruma önerileri yanında konunun tasavvufî eğitim süreçleri ile irtibatlandırılarak psikolojik destek yönünün güçlendirilmesinin ülkemiz insanı için de yararlı olacağı kanaatimi Sayın Öksüz’e buradan iletmek isterim.
Diğer yandan “negatif bir yansıma” olarak konunun son yıllarda bir salgın halini alarak ve tehlikeli bir şekilde psikiatrik alanlara da uzanılarak “yaşam koçluğu” şeklinde bir rant alanı haline dönüştürüldüğüne ise, -bu konuyu daha sonra ayrıntılı olarak ele alma sözünü vererek- işaret etmekle yetiniyorum. Pozitif Düşünce’nin insan için önemi, hal-i hazırda şarlatanların özel pazar alanına girmiş gibi görünüyor ise de, bazı önemli tıbbî referanslarda da yer almaya başlamıştır. [4]
‘Müsbet Milliyetçilik’ yerine ‘Pozitif Milliyetçilik’
‘Pozitif’ kelimesinin yabancılığına karşın aynı kavramın ‘müsbet’ (zıt kavramı olarak da ‘negatif’ veya ‘menfi’) şeklinde bir ön takı ile sosyal konularda da kullanıldığı bilinir. Bu kullanımın milliyetçi literatürde en tipik örneği tarzında “müsbet milliyetçilik” kavramı, kendi milletinin değerlerini yüceltmek; millî niteliklerini geliştirmek anlamında kullanılmaktadır. Literatürde daha sık kullanıldığı için kulağa alışıldık geleceğini tahmin ettiğim müsbet milliyetçilik iyi anlaşılırsa pozitif ülkücülük kavramının da anlaşılacağına inanıyorum. Bu nedenle bu ‘müsbet milliyetçilik’ bahsine birkaç paragraf ayırmam gerekecek.
Kelimelerin etimolojik arkaplanına girmeden, pratik hayatta sık sık izah etmek zorunda kalma durumu ile karşılaştığım için, bir hususa işaret etmem gerek: Bugünkü gençlik içerisinde ilköğretimi bitirip de pozitifkelimesinin anlamını bilmeyen yoktur herhalde… Müsbet kelimesi için aynı hükmü verebilmem ise o kadar kolay değil. Bu içinde bulunduğum sosyokültürel ortamın dayattığı bir gerçek. O halde artık, müsbet milliyetçilik -ve tabiî zıddı olan menfi milliyetçilik- yerine pozitif milliyetçilik -ve zıddı olarak da negatif milliyetçilik- kavramları kullanılmalıdır.
Müsbet mânâda Türk Milliyetçiliği, Türk’ü sevmek, benimsemek; Türk’ün maddî/manevî bütün değerlerini korumak, yükseltmek ve yüceltmek aşkıdır. Bu yüceltilmesi gereken unsurlar arasında Türklük dünyasının inanç birliğini neredeyse %100 olarak sağlayan İslamî değerlerin özel bir yeri vardır. Bu pozitif milliyetçilik yaklaşımına karşılık, başka milletlerin DNA’sına/kromozomuna küfretmek; dinine/imanına hakaret etmek ile kendisini ele verecek bir ‘negatif (=menfi) milliyetçilik’ üretmenin yeri de, gereği de yoktur. Çünkü kırk asırlık Türk tarihi, her Türk için -ve kendisini Türk kabul eden her ırktan insan için- Türk’ü sevip benimsemek üzere yeterince materyali sağlayacak zenginliktedir. Bunu sadece bir Türk’ün kendi soyuna aşık oluşu ile izah etmek haksızlık olur; dünya kültür ve medeniyet tarihi adına üretilen her bir eserde Türklük adına zorunlu olarak ayrılacak sayfaların nicelik ve niteliği bunu kanıtlayacaktır. Bu nedenle pozitif milliyetçilik yapmak isteyen bir Türk’ün işi çok kolaydır.
‘Müsbet milliyetçilik’in tersi olan “menfi milliyetçilik” ise kendi milletinden gayrı milletleri aşağılamak, başka soydan insan gruplarına hakaret şeklinde ortaya çıkan ve başta İslâm’ın evrensel kuralları olmak üzere Türk tarihinin de hoş görmediği bir tavırdır. Menfi milliyetçiliğin dünya tarihindeki en iyi bilinen örneği olarak nazizm/faşizm teorileri Türk milliyetçiliğinin tarihinin hiçbir döneminde revaç bulmayan aşırılıklar olarak değerlendirilmiştir. Yahudi soyundan insanlara yönelen aşağılayıcı bir tavra dayanan bu ırkçı anlayışları kınayan binlerce kitap, yüzlerce film üretilmesine karşın aynı tavrın Yahudi olmayan tüm insanları dışlayan siyonizm için yeterince kalem oynatıldığı söylenemez.
‘Müsbet Milliyetçilik’ Konusu ve İslâmî Eğilimler
Tasavvufî ve gelenekli müslüman cemaatlerin genel itibarıyla, yukarıda tanımlanan pozitif milliyetçilik ile bir alıp veremedikleri yoktur. Türk milliyetçilerinin çizgisinin Başbuğ Türkeş döneminde Türk İslam Ülküsüşeklinde netleşmesinden itibaren seçim dönemlerinde pek çok İslamî cemaat mensubunun Türk milliyetçiliğinin siyasî plandaki temsilcisi olan MHP’de aktif olarak yer aldığı ve tabanlarını bu konuda fazlaca yönlendirmedikleri bilinir.
Bunu söylemekle son yıllarda bazı cemaat önderlerinin -ya da lokal liderlerinin-, anlaşılabilecek siyasî rant hesabı ötesinde bir reaksiyoner tutum ile Türk milliyetçiliğine tavır alma eğilimine girdiklerini görmezden geliyor değilim. Ancak genel olarak, siyasî bir tavır sergileyerek pozitif bir ülkücülükten kaçacak olan İslâmî cemaat önderlerinin, kendi tabanlarında sorgulanacakları da kesindir. Bunun işaretlerini, son seçimlerde cemaatlerine istedikleri yönde oy kullandıramayan liderler örneğinde somutlaştırmak da mümkündür. Bu noktada Pozitif Ülkücülük, işte bu damarı açık tutarak cemaat üst kadroları ile tabanları arasındaki bu çözülmeyi -isteseler de/istemeseler de- derinleştirmek olmalıdır.
İslâmî cemaatler arasında geleneksel olarak milliyetçiliğe olumlu bir yaklaşım sergileyen Nur camiasında, son yıllarda adına ister müsbet milliyetçilik; isterse benim teklifime uyularak pozitif milliyetçilik densin, milliyetçilik konusunda da bir kavram kargaşası gözlenmektedir. Çoğunlukla Said Nursî’nin müsbet milliyetçiliği övdüğü iddia edilirken, son yıllarda bazı Nurcuların farklı bir yaklaşımı savunmağa başladığı dikkat çekmektedir. Ülkümüzün sosyal ve siyasî hayatını etkileyen bir grup haline gelen Gülen ‘camiası”nın öncüsü olan zatın “Komünizmle Mücadele Derneği” aktivistliği de dikkate alındığında “müsbet milliyetçilik” taraftarı bir manzara arz etmesi sürpriz değildir. [5]
Nur camiasından yetişmiş olmakla birlikte sağlam bir muhakemeye sahip oluşu ile öne çıkan Metin Karabaşoğlu “Müsbet Milliyetçilik” var mı? başlıklı yazısında konuyu Said Nursi açısından çok net bir sonuca bağlar: “Risale-i Nur’un hiçbir yerinde “müsbet milliyetçilik”ten söz edilmemektedir. Sözkonusu olan, “müsbet milliyet”tir ve bununla da hususan “kudsî İslâmiyet milliyeti” kasdolunmaktadır. Ki, Risale-i Nur, “İslâm milliyetçiliği” dahi önermemektedir. Maharetçe geri bir Müslüman saatçi yerine, mahir bir Rum veya Ermeni saatçiyi tercih gibi, “Emaneti ehline tevdi edin” İlâhî emrine dayanan hakkaniyetli bir tavrı sunan Risale-i Nur’un “Müslümancılık” dahi yapmazken, “müsbet milliyetçiliği” sözkonusu etmesi elbette düşünülemez.” [6]
Irak’tan başlayıp Suriye sınırımıza kadar yakın çevremizde cereyan eden ve İslâm dünyasının önümüzdeki yüzyılını şekillendirecek olan gelişmelerde, Türk milliyetçiliğinin şefkatli kapsayıcılığı, cemaat bağlarının ötesinde bir korunma kalkanını sağlayacak tek sığınak olarak kendisini Türk kabul eden herkes için, bir üst kimlik halinde güçlendirilmek zorundadır. Bunu fark eden emperyalist güdümlü odakların Türk kimliğine yönelik ve bazen de dinî kılıklı saldırılarının boşa çıkartılması büyük bir önem taşımaktadır. Afganistan Talibanizmi’nden sonra bugün de Mısır/Suriye İhvanizmi’ne sarılma hevesindeki ‘romantik ümmetçiler’ dahi bu üst kimliğe kendilerine kazandırdığı statüyü kısa sürede fark edeceklerdir.
‘Pozitif Milliyetçilik’ Üzerine Güncel Değiniler
Yazdığı nitelikli yazılarını uzunca bir süredir izlemeğe çalıştığım Sosyal Antropolog Prof. Dr. Tayfun Atay da MHP ile ilgili bir yazısında, Türk milliyetçiliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlayan “pozitif bir değer” olarak yansıtıyordu.[7]
Pozitif Ülkücülük konusunu yazmaya karar verdiğim de internete yansıyan bir örnek bulabilir miyim düşüncesi ile yaptığım kısa bir araştırma konunun bâkir denebilecek bir şekilde olduğunu gösterdi. Haberiniz.com.tr sitesinin yetenekli ve zeki yazarlarından Fırat Kargıoğlu, “İlâve Notlar, Ya da: Bir ‘Sahih Tip’ Örneği” başlıklı yazısında “pozitif” kavramını, edebiyat eserlerindeki tipleri kategorize ederken yerli yerince kullanmıştı: ‘Ülkücülük’ üzerine yazılmış metinlerin büyük bir kısmı –tabiatı itibârıyla, ‘sahih/yaşanmış’ değil, ‘gerçek/verilmiş’ tiplere dayalı metinlerdir. Bir başka deyişle: Ülkücülüğe dâir metinler, pozitifçi, yâni ‘olan tip’leri anlatan değil, ‘olması gereken tip’leri öğreten metinlerdir.[8]
Ülkücü Yazarlar Birliği sitesine yazdığı yazılar kısa sürede en çok okunan yazılar olarak öne çıkan Metin Bozdemir ise “Milliyetçilik ne değildir?” başlıklı yazısında pozitif kavramını milliyetçilik bağlamında ele alarak “Tabi dünya genelinde negatif algılanan milliyetçilik akımları değil konumuz; müspet – pozitif milliyetçilik… Türk milliyetçisiyim diyenlerin “Milliyetçilik ırkçılık değildir” tespiti, en kesin mutabakatıdır.” diye yazmıştı.[9] Bozdemir’in bu sözlerinden, ırkçılığı negatif milliyetçilik olarak nitelendirdiğini çıkartmamız mümkündür.
İnternette yayınladığı ve TÖRE/Devlet dergilerimizin ülkücü harekete katkısını konu alan “Konuşulmayan Gündemden” yazısına[10] teşekkür ederken “İhtiyacımız pozitif ülkücülük…” yorumunu düşmeden edemediğim Gültekin Öztürk: “Türk Milliyetçiliği ile ilgili yayınlara ayda üç-beş kuruş ayırma, ondan sonra “Nerede bizim yayınlar, nerede bizim medya?.” diye kırmadık hatır, yıkmadık gönül, demedik söz bırakma!” derken hangi tavırdan şikayet etmektedir ve asıl önemlisi O’na, ‘bu şikayetinde haksızsın’ diyebilecek bir Allah kulu var mıdır?
‘Pozitif Ülkücülük’ Nasıl Bir Şey Olabilir?
İnternetin ünlü adreslerinden birisinde bazı önemli değerlendirmeler yapan bir “milliyetçi/ülkücü” milliyetçilerin ortak vasfını şöyle özetliyor: “Milliyetçilerin aslında tek ortak özelliği, milliyetçi olduğunu iddia etmektir.” [11] Bu tarifin beni korkutan yönü önüme çıkmadan pozitif ülkücülük nasıl bir şeydir sorusunu, teorik varsayımları/tezleri bir yana bırakıp pratik bir örnekle açıklamak isterim; ama… DahaPozitif Ülkücülük nedir/ne değildir? bahsine geçemeden yazı yine aldı başını gitti. Anlaşılan bu konu da, öncekiler gibi “arkası yarın” dizisine dönecek. Ne yapayım, ben yazayım, nasıl olsa okuyacak birileri çıkar/çıkıyor nasılsa…
En iyisi bu yazının sınırlarını zorlamamak için konuyu, teorik tartışmalara dalmadan gündelik hayattan bir örnekle açıklayayım: Yazımın girişinde bahsettiğim uzun yolculukda vakit geçirmek için aldığım gazetede bir haber vardı: “Konsensus’un, Habertürk için 81 ilde gerçekleştirdiği araştırmaya göre AKP, aralık ayına göre puanını yüzde 1.5 oranında artırarak yüzde 51.7 ile birinci sıradaki yerini korudu. Oylarını binde 6 artıran CHP ise yüzde 27.7’de kaldı. MHP de oylarını yüzde 1.3 puan artırdı ve yüzde 13.3’e yükseltti.” [12]
Bu haberi “Tepe tepe kullanılan iktidar imkânlarının AKP’ye sağladığı büyük desteğe, medyanın CHP’yi öne çıkartmaktaki bütün çabasına karşılık bu desteklerin hiçbirisine sahip olmayan MHP ülke genelindeki zeminini koruyabiliyor.” diye okumak “pozitif ülkücülük” iken aynı haberi “Bak MHP’nin oyu AKP’nin 1/4 ‘ü, CHP’nin ise 1/2’si kadar etmiyor.” diye okumak ise “negatif ülkücülük”tür.
Bu verdiğim örnek siyasetin pratiğine pozitif ülkücülük kavramının nasıl uyarlanabileceğinin bir örneğidir ve kabul ederim ki, iyi bir örneği de değildir. Ancak kırküç yıllık mazisi ile kurumlaşma yolunda büyük bir mesafe kateden ülkücü hareketin siyasî planda temsili noktasından yapılan eleştiriler ülkemizdeki Türk milliyetçiliği akımının gündemi belirleyebilme ihtimalini zayıflatıyor ve neredeyse yok sayılmasına neden oluyor. Bu nedenle ülkücü hareketin siyasî plandaki temsilinin önemsenmesi gereğine inanıyorum.
Açık Davet ya da Görev Başına…
Bu yazımda birkaç tanesinden ismen bahsettiğim okur/yazar ülküdaşlarımı pozitif ülkücülük adına neler yapılabilir? Sorusunun yanıtını ortak akıl ile oluşturmağa davet ediyorum: Geçtiğimiz günlerde haberiniz.com.tr ‘de yayınlanan yazıları ile dikkat çeken genç kalemler olan Burçin Öner’den, Metehan Çağrı’ya; Ali Emre Sucu’dan, M. Batuhan Örs’e; bu yazıda isimlerini andığım Prof. Dr. İskender Öksüz’den Fırat Kargıoğlu’na; Gültekin Öztürk’den Metin Bozdemir’e söyleyecek sözü olanlar; buyurun… Bu arada bu konuda haberiniz.com.tr. okurlarının isimlerini/resimlerini iyi bildiği Ahmet Zaimoğlu’nun; Şükrü Alnıaçık’ın; Kürşat Tecel’in de neler diyeceklerini merak etmiyor değilim…
Gelin, hep birlikte “Pozitif ülkücülük” nasıl olurmuş? haberiniz.com.tr sayfalarından gösterelim…
‘Negatif Ülkücülük’ nasıl olurmuş zaten hemen her çay ocağında dinliyor; hemen her ‘üst düzey facebook yorumcusu’ndan okuyoruz nasılsa… Hatta; bilerek/bilmeyerek üretmeye canla/başla çalıştıkları negatif havayı ülke genelinde ülkücü camiaya bulaştırmak için kurulduğu sanılacak kadar bu işe kendisini adamış sitelerin; varlığını bu nihilizme varan gayrete adayan kişilerin varlığı da cümlenin malûmu…
Son bir uyarı: Hiç kimse bu meydandan kaçmak için, “Bu ülkücülüğün nötr olanı yok mu gardaş?” çıkmaz sokağının başında inmeye kalkmasın!..
‘Memleket işleri’nde nötr kalacaksan; ne diye ‘ülkücü’ oldun da, başına belayı sardın? demezler mi adama… Derler; derler…
________________________________________________________
İletişim: http://www.hayatibice.net
“Müspet milliyetçilik nasıl olur?” http://www.sorularlarisale.com//index.php?s=article&aid=17350
“Müsbet Milliyet ve Menfi Milliyetçilik” http://www.nurnet.org/musbet-milliyet-ve-menfi-milliyetcilik/
[6] Bu önemli makalenin tamamı için bkz: Metin Karabaşoğlu,”Müsbet Milliyetçilik” var mı?http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=234 [7] Tayfun Atay, “MHP’ye Dair Bir Ahret Suali” , http://t24.com.tr/yazi/mhpye-dair-bir-ahret-suali/2671 [8] Fırat Kargıoğlu, “İlâve Notlar, Ya da: Bir ‘Sahih Tip’ Örneği”,http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi43897-Ilave_Notlar_Ya_da_Bir_Sahih_Tip_Ornegi.html
Fırat Kargıoğlu bir diğer yazısında Durmuş Hocaoğlu’na refere ederek pozitif/negatif milliyetçilik ayrımını Marxistlere dayandırmaktadır. Bizzat görmediğim bu referansı kontrol için bkz. Durmuş Hocaoğlu, “Tabiî ve Fıtrî Bir Ekzistans Olarak Milliyetçilik”, Statükodan Değişime Milliyetçilik Ufku, Selçuklu Vakfı Yayınları, Ankara, Şubat 2008, s: 209-210.
http://www.turkyorum.com/atsiz-ve-necip-fazil-felsefe%E2%80%99ye-sairane-samarlar/