Free songs
Ana Sayfa / Kültür / İslam / Tasavvuf / İSLÂM’DAN KORKMAK / İSLÂM İLE KORKUTMAK

İSLÂM’DAN KORKMAK / İSLÂM İLE KORKUTMAK

İSLÂM’DAN KORKMAK &

İSLÂM İLE KORKUTMAK

Dr. Hayati Bice

12 ARALIK 2017

“İslamofobi” kelime anlamı olarak “İslam korkusu” demektir. Özgül fobi kategorisine sokulması gereken İslamofobi, terim olarak herhangi bir gerçekliğe dayanmadığı halde İslam’dan ve Müslümanlardan korkma, çekinme içgüdüsünü ifade eder.

İzleyebildiğim kadarı ile Türkiye yazılı basınında ve Türk akademik literatüründe ilk kez “İslamofobi” teriminin kullanıldığı ve TÖRE dergisinin 1987 yılı arşivinde; Mayıs ayı sayısında kalan ve doğal olarak gözlerden kaçan bu önemli mülakattan 30 yıl sonra bugün sadece Türkiye’de İslamofobi konulu onlarca kitap yayınlanmış olması durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.

İslamofobi’nin Çaresi

İslamofobideki yaygınlaşma Batı dünyasında, daha önceki yabancı düşmanı ırkçı eğilimler üzerinden yükselen yeni bir durumdur. 

Yazımın girişinde atıfta bulunduğum sosyal antropolog Şehrani, mülâkatımızda İslamofobi’yi, “İslam’dan nasipsiz kalma bedbahtlığı” olarak tanımlamış ve Batı-İslam-Türkiye toplumu üzerine değerlendirmelerde bulunmuştu. Şehranî mülâkatımdan sonra Batı’nın İslâm ile ilişkilerine özellikle hassasiyet gösterdim ve fikr-i takip yapma çabası içerisinde oldum.

Batı’daki İslâmî ilginin en sağlıklı kanalı olan tasavvuf yolu ile ‘Müslümanlaşan aydınlar’ın bazıları ile görüşme fırsatım da oldu. Özellikle değerli tasavvuf akademisyeni dostum Yrd. Doç. Dr. Selami Erdoğan’ın YÖK Tez Merkezi’nde ulaşılabilir durumda olan doktora çalışması için birlikte gittiğimiz Kıbrıs’taki Hakkanî dergâhında tasavvuf yolu ile İslâm’a gelmiş Batılı entelektüeller ve sıradan kişilerle önemli röportajlar yapılırken ben de oradaydım.

Gariplerin Kitabı (Şule Yay.) adlı değerli kitabı ile tanıdığım ve daha sonra İstanbul’da yüz yüze görüşme imkânı da bulduğum Ian Dallas, Su Üstüne Yazı Yazmak (Sufi Kitap) adlı artık klasikleşmiş kitabı ile literatüre girmiş olan Muhyiddin Şekür bu entelektüellerden ikisi idi. (*)

Bütün bu izlenimlerim Batılı aydınların tasavvuf yolu İslâm ile tanışmasının dünyamızın geleceği adına beni umutlandırmıştı.

Ancak 11 Eylül 2001’den sonra gerek Avrupa’da gerekse İslâm dünyasında ortaya çıkan gruplar ve eğilimler bu umudumu korumamı artık iyice güçleştirmiş durumdadır.

Son olarak Mısır’ın Ariş kentinde Cuma namazı esnasında bir sufi mescidinde yapılan katliamla gündeme gelen ve üç yüzün üzerinde Müslümanın katledilmesi ile sonlanan ‘İslâm-içi şiddet’ söz konusu iken insanları İslâm’ın “silm (=barış) iklimi”ne davetin hiç de kolay olmayacağı ortadadır.

Bu karanlık dehlizden tek çıkış tüneli olarak gördüğüm tasavvufun bize sunduğu imkân ve bu imkânın nasıl kullanacağı konusunda mutlaka ve mutlaka düşünmemiz ve sonra da düşüncelerimizi eyleme dönüştürmemiz gerekiyor.

Haydi o zaman düşünmeye başlayalım.

 

(*) yabende.com.tr sitesindeki yazılarımda atıfta bulunduğum kitap ve akademik tezleri genç tasavvuf muhibleri için kaynak göstererek paylaşacağım ki edinip okuyabilsinler. Böylece yabende.com.tr sitesinin zaman içerisinde interaktif bir mektebe dönüşeceğini düşünüyorum.

http://yabende.com.tr/?p=14736

Hakkında editor

Yoruma kapalı.

Yukarı Kaydır